⛄ Kırk Bir Kağan Kitabının Özeti
Muayenehaneyegirdiklerinde içeride bir şaşı çocuk ve annesi, gözü siyah bantlı yaşlı adam, genç kız vardı. Sekreterle konuştular ve doktor onları diğerlerinden önce içeri aldı. Hafif söylenmelerin ardından sessizlik oluştu. Doktor kör adamın gözlerini muayene etti. Gözleri yaşına göre oldukça sağlamdı, herhangi bir sorun gözükmüyordu.
Uzunyıllar süren esarette Çin'in baskılarına rağmen kimliklerini yitirmeyen Kür Şad ve 40 yandaşı Çin'de ihtilal çıkarırlar. Çin sarayını basarak bağımsızlık arzularını haykırırlar. İhtilal (Siganfu baskını) sırasında kaçan Kür Şad'ın konçuyu ve oğlu
Sevgili bebişimle izlediğimiz ilk film Bir Zamanlar Anadolu'da ve okuduğumuz ilk kitap da Serenad. İkisi de Anadolu topraklarında geçen olayları anlatıyor. Murathan Mungan'ın Yedi Kapılı Kırk Oda kitabının İkinci Levha bölümünde söylediği gibi: "Söze 'bir zamanlar' diye başlamak, sözü ne kadar eskitebilir ki?
Kitabın kısa bir özeti: 621 yılında bir ihanet haberiyle başlar her şey Göktürk Kağanlığının lideri Çuluk Kağan evdeşi(eşi) Çinli İçing Katun tarafından zehirlenerek öldürülür. Çuluk Kağanın yerine kardeşi Bağatur Şad Kara Kağan adını alarak geçer.
TÜRÜ: Anı ( Hatıra ) YAZAR: Halit Ziya Uşaklıgil. ÖNEMİ: Edebiyat araştırmalarında Kırk Yıl eseri önemli bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Dönem tüm gerçekliği ile anlatılmaktadır. Eser nesnel bir dil ile anlatılmıştır.Türk Edebiyatı’nın en önemli ve üstün hatıra kitapları arasında yer almaktadır. KONUSU
SergüzeştRomanının Özeti: Kafkasya'dan kaçırılan dokuz yaşındaki Dilber, İstanbul'a getirilerek, önce, Harput Malmüdürlüğü'nden azledilmiş Mustafa Efendi'nin evine kırk liraya satılır. Orada evin taşyürekli hanımı ile Arap halayık Taravet'in elinde çok eziyet çeker. Mustafa Efendi bir ilçe kaymakamlığına tayin
Doğduktan kırk gün sonra yürümeye, ata binmeye başladı. Ayakları kurt ayağı, beli kurt beli gibiydi. Vücudunun her yanı ayı gibi tüylüydü. İşi-gücü ata binmek, ava gitmekti. Yiğit delikanlıydı. Oğuz’un ülkesinde büyük bir orman vardı. İçinden birçok çaylar, ırmaklar akardı. Av hayvanları boldu.
OğuzKağan gazaba gelerek onun üzerine yürümek istedi, bayrağını açarak askeriyle ona karşı yürüdü. Kırk gün sonra Buz Dağ adında bir dağın eteğine geldi. Çadırını kurdurdu ve sessizce uyu-du. Tan ağarınca Oğuz Kağan'ın çadırına güneş gibi bir ışık girdi.
Fakathayatında hiç eğlenmemiş ve Scrooge ve Marley in dükkanının dışına dahi bir adım çıktığı çok nadirdir.Noeli Scrooge sevmiyor hem o gece Marley in öldüğü gün,hem de insanlar para ve hediye peşinde diye sevmiyor. Bir gün Scrooge evinin kapısının kolunda Marley ‘ in hayaletini görüyor. Ama Scrooge bunu önce umursamıyor.
qt9lv. İçimdeki Müzik Kitap Özeti 11 yaşındaki Melody, doğuştan engelli, konuşamayan ama içinde bambaşka bir dünya olan bir kızdır. Çocukluğundan itibaren ailenin özeni ve şefkati, hayatın zorluklarını görmezden gelmesine izin verdi. Melody’nin çocukluğunu babası defalarca videoya çekmiştir ve Melody bu videoyu izlerken sürekli kendini araştırmaktadır. Bu videoda Melody’nin kolları ve bacakları hiç hareket etmiyor, ağlamıyor ve yastık desteği olmadan oturamıyor. Bütün bunlar şimdilik onun için devam eden bir sorun olarak görülüyor. Melody’nin konuşamama nedeniyle birçok kişi tarafından zihinsel engelli olduğu düşünülmektedir. Doktorlar bile annesine ne Melody’nin zihinsel bir bozukluğu olduğunu söylüyor. Ancak annesi bunu şiddetle reddeder. Kızının tepki veremese bile etrafındaki her şeyi anladığını biliyor. Aslında öyle. Melodi olup biten her şeyi anlayabilir ve analiz edebilir ve hatta kendi içinden tepki verebilir. Fotoğrafik hafızası çok güçlü olan kahramanımız, gördüğü her şeyi kafasında kaydeder. Bunun yanı sıra Melody, müziğe çok meraklı olan annesinden miras kalan bir alışkanlıktır. Melody ve ailesinin sıradan hayatı devam ederken kahramanımız okula gitmeye başlar. Melody heyecanlandığında, üzüldüğünde veya utandığında bir tür kriz yaşar. Vücudu istemsizce titrer ve garip sesler çıkarır. Bir gün okula giderken bu krizlerden birini yaşar. Öğretmenleri zaten öğrencilere yetmeyeceğini düşündüklerinden, onlara aylarca aynı şarkıyı, aynı dersi gösterir. Bir kriz annesini acilen okula çağırır ve durumu öğrenip sebebini anlayınca anne çıldırır. Çocukları hor görmesine dayanamaz ve olaydan sonra Melody’nin derslerini değiştirmeye ve normal öğrencilerle aynı dersleri almaya karar verir. Melody daha önce hiç böyle bir ortama girmediği için bu çok sinir bozucu bir süreç olacaktır. Kendisi gibi özel çocuklardan başka arkadaşı yoktu ve artık normal öğrencilerin derslerine katılmak zorunda kalacaktı. Ailesinin desteğiyle Melody bu durumu kabullenir ve yeni bir sınıfta derslere başlamak için okula döner. Bu, sınıftaki diğer çocuklar için de çok zorlayıcıdır. Nereden bakarsanız bakın Melody’nin özensiz duruşu ve tavrı onları korkutuyor. Melody yeni sınıfına alışmaya çalışırken haberler aileyi bombalar. Melody’nin annesi hamile, bu da hepsi için biraz karışık duygular olduğunu gösteriyor. Annesi, bu çocukların Melody gibi bir engelli doğacaklarından derinden korkuyor. Melody de aynı korkuyu hissediyor. Bebek normal olarak dünyaya gelse bile kendimden üstün olacağım ve yapamadığım şeyleri yapabileceğim düşüncesi beni biraz rahatsız etmeye başlamıştı. Melody hayatlarının içinde yer alır ve annesinin hamileliği sırasında ona bakması için onu çağırır. Melodi ve Ms. Vs arasında çok güçlü bir bağ oluşur. Bu süreçte beklenen bebek sağlıklı bir şekilde aileye katılacaktır. Hayatını bu şekilde sürdüren Melody’nin okulda kendisine yardımcı olacak bir asistanı vardır. Bu, Melody’nin derslere katılmasını ve çalışmasını kolaylaştırır. Ancak bu yardım yeterli değildir. Aklında olan şey, düşüncelerini yüksek sesle söyleyebilen bir bilgisayara sahip olmasıdır. Bunu asistanları ve ailesiyle paylaşır, çünkü önünde Bayan V ve annesinin kendisi için hazırladığı taşınabilir bir mektup vardır. Uzun bir mücadele sonucunda ailesi bir bilgisayar talebiyle karşılaşır ve bu Melody’nin dünyasında bir değişimin başlangıcı olur. Arkadaşlardan ve okul öğretmenlerinden yeterince önemsenmeyen Melody, okullar arası bir sınav için seçmelere katılmak istiyor ve olağanüstü başarıyla bir takıma dahil ediliyor. Bu herkesin beklemediği bir gelişmedir. Takıma katıldıkça arkadaşlarıyla ilişkileri gelişmeye başlar. En azından Melody için öyle görünüyor. Ta ki yarışma günü sabahı arkadaşlarının ve öğretmenlerinin kendisini beklemek yerine yarışmaya gitmek için uçağa bindiğini öğrenene kadar. Ne yaparsa yapsın ve rekabete ayak uydursun, Melody orada da harikalar yarattı ve topluluk bununla çok ilgileniyor. Bu kız çok akıllı ve cihazıyla konuşabiliyor. Yarışma sonunda arkadaşlarla ve öğretmenlerle buluşan melodiler onlara büyük bir ders veriyor. Eve döndükten sonra yaşadığı yılı düşünen Melody, hayatının gelecekte eskisi gibi olmayacağına artık daha çok inanıyor. İçimdeki Müzik Konusu Sade bir dille yazılmış bir kitap ve okuyucuyu büyüleyen akıcı bir hikayesi var. Kitabın konusu birçok mesaj içeriyor. Bir okuyucu olarak engelliler konusunda bir farkındalık oluşturduğu açıktır. Bu kitap çıkmadan önce tekerlekli sandalyede gördüğüm bir insanın aklının nasıl olacağını hiç düşünmemiştim ama şimdi onun hislerini ve duygularını daha iyi biliyorum. Kitaptaki karakterler de çok iyiydi. Bu başarı bana kitapları sevdiren en büyük etkenlerden biri. Karakteri zihninizde net bir şekilde görselleştirebilmek, hikayeye daha fazlasını katabilmenizdir. Bu yüzden kitabı keyifle okuyabilirsiniz. Modern düzeyde sade ve akıcı bir dil olması hızlı bir okuma sağlıyor, okurken sıkılmıyorsunuz. Bu küçük ama kocaman kızın hikayesini okumanızı ve dünyanıza eklemenizi şiddetle tavsiye ederim. İçimdeki Müzik – Arka Kapak Bilgisi Şimdiye kadar tek kelime konuşmadım. Neredeyse on bir yaşındayım. İngiltere’nin saygın edebiyat ödüllerinden Coratta Scott King ödüllü yazar Sharon M. Draper’dan hüzün ve umut dolu soluksuz okunacak bir roman. Gerçek bir yaşam öyküsünden ilham alınarak kaleme alınmış. 11 yaşındaki Melody’nin hastalığının adı Spastik ikili kuadripleji yani beyin felci. Yürüyemiyor, konuşamıyor, tekerlekli sandalyeye mahkum. Hiçbir uzvuna komut veremeyen bu küçük kızın beyni ise mükemmel işliyor. Hikâye Melody’nin öğretmenlerine, arkadaşlarına, komşularına kısaca dış dünyaya kendini kanıtlama çabasını anlatıyor. İncelikli, naif, akıcı, komik ve ilham verici bir eser. Sesini asla unutamayacağınız bu cesur kızla tanışmaya hazır mısınız? Kitabı satın almak isterseniz eğer İçimdeki Müzik Kitabını D&R dan satın alabilirsiniz. Bu kitap özetimizi beğendiyseniz eğer Kitap Özetleri sayfamızdan diğer kitap özetlerimize göz atabilirsiniz.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. çok sonra keşfedilen araç fonksiyonları hepimizin başına geldiğini düşündüğüm bir durumdur. bir aracı satın alırsınız, aylarca hatta belki yıllarca binersiniz. sonra bir gün temizlik yaparken ya da belki yolculuk esnasında her zaman kullandığınız bir düğmeye 2 kere basınca, her zaman çektiğiniz kolu 3 sn falan çekili tutunca, cd-mp3 çaların bir tuşuna belli aralıklarla basınca gibi rütinin dışında bir hareket yapınca aracın farklı bir özelliğini keşfedersiniz. en acısı ise bu özelliği bilmediğinizi fark eden bir arkadaşınızın size mal muamelesi yapmasıdır. 2 yıldır kullandığım fiat punto evo 'mun sinyal kolunu 3 sn arayla 2 defa sola çevirdiğimde aracın turbo konumuna geçmesi beni işbu entryi girmeye sevk etmiştir. şaka lan şaka, 77 beygir araba zaten, ne turbosu. sinyal koluyla ilgili dandik bir özellik keşfettim imla game of thrones - spoiler -bölümle ilgili söyleyeceğim tek şey allahtan melisandre geldi iki ateş yaktı da bütün bölüm siyah ekrana spoiler - demba ba hügo almeida'nın şut atabilen, çalım atabilen, driplingi olan, omuz omuza mücadele edebilen, kafa topuna çıkandüşmeyen, takım oyunu oynayan, son vuruşu olan, pas özelliği olan, verkaçı bilen, pozisyon bilgisi yüksek, özgüveni yüksek, bire birlerde etkili, bire ikiyelerde daha etkili, iletişimi kuvvetli, kariyerli, finishing özelliği yüksek, namazında niyazında olan versiyonu. yusuf yazıcı'nın formasının emekli edilmesi abi şaka mısınız aaaa? şampiyon mu yaptı, avrupa'ya mı taşıdı bu çocuk takımı naptı? hahahahah berkcan güven'in tepkiler nedeniyle sildiği video yarın videodaki elemanların gözaltına alınması ile sonuçlanması muhtemel güven hangisi bilmiyorum çok da ilgilenmiyorum ancak o bonus elemanın başlığında geçen gün öv öv bitiremeyenleri görünce youtube'da bir videosunu açmıştım kadro aynı sanıyorum 3 dakika dayanabildim ve neslin zeka seviyesi oldukça düşük olsa gerek ki bu tip zırtapozları meşhur edip para sahibi silinen video'nun tamamı burada. şuna sonuna kadar dayanabilecek kimse yoktur sanıyorum. crash bandicoot remastered sürümünü oynayabilmek amacıyla ps4 satın almış oynadığımız versiyonuyla neredeyse birebir aynı. sadece bazı yenilikler eklenmiş, 1 ve relicler eklenmesi çok iyi olmuş. relic kavramını öğrendiğimde başlarda gıcık olsam da sürekli 1-2 saniyeyle kaçırırdım. sonradan ustalaştıkça hepsini goldlamıştım. tabii oyun o kadar kanser edici zorluk düzeyi vardı ki aralarında en kolayı olmasına rağmen mutlaka istemsizce elim kayıta gidiyordu emulatorla oynadığım dönem. ps1'de relicleri umursamazdım. ama benim aralarında en sevdiğim ilk oyundu ve sanırım ilk oyun 3'leme arasından en zoru. ancak biraz kolaylaştırılmış gibi geldi trilogy'de. zaten aynı şekilde yapsalardı çoğu yeni oyuncu oynamazdı büyük ihtimalle. ancak bu hali bile yeni kolaya alışmış oyuncular için çok zor. kolaylaştırılan kısımlar arkadan kayanın geldiği bölümde kutuları da kayanın kırması. bilen bilir ps1 versiyonunda o bölümde elmas yapmak ne kadar zordu. hem kayadan kaçacaksın hem de önüne gelen kutuları kıracaksın. arkadan gelen kaya zaten oyun boyunca insanı strese sokan bir şey bir de kutuları kırmak bölümün zorluğunu 2 kat zorluğu gerçekten zor ancak yıllarca ps1'de o kadar saat oynadığım ve artık her ne kadar ocak'tan beri oynamasam da ustalaştığımı düşünüyorum. en son oynadığımda düz ilerliyordum artık oyunu ezbere biliyorum. türkiye'de öğretmen maaşı ortalama 1700 euro ben evde sana aynısını yaparım iç burkan anne durumunuz kötüdür ama siz farkında değilsinizdir. çarşıda pazarda gördüğünüz pasta, kurabiye gibi yiyecekleri tutturmanıza rağmen, anneniz *almaz. "onların neylerle yapıldığı belli değil, ben evde sana aynısını yaparım temiz temiz" der. büyüyünce anlarsınız bu cümlenin anlamını.. 10 ağustos 2021 optimar araştırma anket sonucu madem öyle "hadi erken seçime gidelim" dediğim.
“… Günlerden bir gün Ay Kağan’ın gözü parladı. Doğum ağrıları başladı ve bir erkek çocuk çocuğa Oğuz adı verildi. Bu çocuk anasının göğsünden bir kere süt emdi, bir daha et, çorba ve şarap istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü ve oynadı. Ayakları öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi, omuzları samur omuzu gibi, göğsü ayı göğsü gibi sürüleri güder, ata biner ve av çağda, orada büyük bir orman vardı. Gürül gürül akan derelerin, soğuk ırmakların çağıltısı duyulurdu bu ormanda. Bu ormanın içinde büyük bir canavar olmasa, o çevrede yaşamak güzeldi. Yaman bir canavardı. At sürülerini ve halkı Kağan gözü pek ve yiğit bir kişi idi. Bu canavarı avlamak bir gün kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanla ava gitti. Ormanda bir geyik ele geçirdi, onu söğüt dalı ile bir ağaca bağladı ve oradan uzaklaştı. Tan ağarırken gelip gördü ki canavar geyiği Oğuz Kağan bir ayı tuttu, onu altın kuşağı ile ağaca bağladı ağarırken geldiği zaman canavarın ayıyı da yiyip gittiğini anladı. Bu kez o ağacın dibinde kendisi durdu. Canavar geldi ve başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargı ile canavarı öldürdü. Kılıcı ile başını kesti, alıp gitti. Yine geldiği zaman bir ala doğanın, canavarın bağırsaklarını yediğini gördü. Yay ve okla ala doğanı öldürdü, başını kesti. “Canavar geyiği ve ayıyı yedi. Demir olduğu için kargım onu öldürdü. Canavarın bağırsaklarını ala doğan yedi. Bakır olduğundan yayım ve okum onu öldürdü.” diyip oradan günlerden bir gün Oğuz Kağan bir yerde Tanrıya yalvarmakta idi. Karanlık bastı göktenbir ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Oğuz Kağan oraya yürüdü ve gördü ki oışığın içinde yalnız oturan bir kız vardı. Başında teli ve parlak bir beni vardı, kutup yıldızı gibi idi. O kız öyle güzeldi ki, gülse Gök Tanrı gülüyor, ağlasa, Gök Tanrı ağlıyordu. Oğuz Kağan onu görünce aklı gitti; sevdi ve aldı. Günlerden ve gecelerden sonra kız, üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gün, ikincisine Ay, üçüncüsüne Yıldız adını bir gün Oğuz Kağan ava gitti. Göl ortasında ağacın kabuğunda yalnız başına oturan çok güzel bir kız gördü. Gözleri gökten daha uçuk mavi, saçları ırmak gibi dalgalı, dişleri inci gibi beyaz idi… Oğuz Kağan onu görünce aklı başından gitti; sevdi ve aldı. Günlerden ve gecelerden sonra kız, üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gök, ikincisine Dağ, üçüncüsüne Deniz adını koydular. Bundan sonra Oğuz Kağan büyük bir şölen verdi. Oğuz Kağan kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Türlü yemekler, türlü şaraplar, tatlılar ve kımızlar yediler içtiler. Şölenden sonra Oğuz Kağan beylere buyruk verdi Ben sizlere oldum kağan Alalım yay ile kalkan Nişan olsun bize uğur Bozkurt olsun savaş parolası Demir kargı olsun orman, Av yerinde yürüsün kulan Daha deniz, daha nehir Güneş bayrak, gök sonra Oğuz Kağan dört yana buyruklar yolladı, bildiriler yazdı ve elçilere verip bildirilerde şöyle yazılıydı“Ben Uygurlar’ın kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olsam gerektir. Sizden itaat dilerim”.Yine o zamanlarda sağ yanda Altun Kağan adında bir kağan vardı. Bu Altun Kağan OğuzKağan’a itaat etti. Sol yanda Urum Kağan vardı. Askerleri ve şehirleri çoktu. İtaat Kağan gazaba gelerek onun üzerine yürümek istedi, bayrağını açarak askeriyle ona karşı gün sonra Buz Dağ adında bir dağın eteğine geldi. Çadırını kurdurdu ve sessizce ağarınca Oğuz Kağan’ın çadırına güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan gök tüylü ve gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. Bu kurt, Oğuz Kağan’a hitap etti ve “Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; ey Oğuz, ben senin önünde yürümek istiyorum” tüylü ve gök yeleli bu büyük erkek kurt bir kaç gün sonra durdu. Burada İtil Müren adında bir deniz vardı. Burada savaş başladı. Boğuşma ve vuruşma öyle yaman oldu ki, İtil Mürenin suyu baştan başa kıpkırmızı oldu. Oğuz Kağan yendi ve Urum Kağan Oğuz Kağan askerleriyle İtil adındaki ırmağa geldi. İtil büyük bir ırmaktır. Oğuz Kağan onu gördü ve “İtilin suyunu nasıl geçeriz?” arasında iyi bir bey vardı. Onun adı Uluğ Ordu Bey idi. O akıllı bir erdi. Gördü ki, bu yerde pek çok dal ve pek çok ağaç var. O ağaçları kesti ve bu ağaçlara yattı, suyu geçti. Oğuz Kağan sevindi, güldü ve “sen burada bey ol, senin adın Kıpçak Bey olsun” ilerlediler. Oğuz Kağan yine önünde gök tüylü, gök yeleli kurtla birlikte Hint, Tangut ve Suriye taraflarına yürüdü. Pek çok vuruşmadan ve pek çok çarpışmadan sonra onları aldı ve kendi yurduna söylenmeden kalmasın ve belli olsun ki, Oğuz Kağan’ın yanında ak sakallı, kır saçlı, tecrübeli bir ihtiyar vardı. O, anlayışlı ve asil bir adamdı. Oğuz Kağan’ın nazırı idi. Adı Uluğ Türk idi. Günlerden bir gün uykuda bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Bu altın yay gün doğusuna üç ok da şimale doğru gidiyordu. Uykudan uyanınca düşte gördüğünü
Türk Masalları kitap özeti ile tahlili sayfamızda. 100 Temel eserlerden Türk Masalları özet kısaca olacak şekilde hazırladık. Sitemizde bütün kitap özetlerine ulaşabilirsiniz. Türk Masalları Kitap Özeti Türk Masalları eseri Naki Tezel’in derlediği masallardan oluşan bir kitaptır. Kitapta Türklerin folklorik yapısına masallardaki olağanüstülükler kullanılarak değinilmektedir. Türk Masalları’nda bulunan bazı masalların özeti şu şekildedir Kırk Arap Bir gün bir şehrin kralı ile veziri civarda dolaşmaya çıkmışlar. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. En sonunda vardıkları yerde bir kale görmüşler. Civarda böyle bir kalenin olmasına çok şaşırmışlar. Kalenin içine girmişler. Çok zengin ve şatafatlı bir kaleymiş fakat kimse yokmuş, çok şaşırmışlar. Kral, kızlarının böyle gösterişli yerleri çok sevdiğini söyleyerek vezirine üç kızını da sırasıyla buraya gönderip kalede kimin yaşadığını öğrenmelerini istemiş. Vezir, kralın emrini yerine getirmeye başlamış. Geriye döndüklerinde ilk önce kralın en büyük kızı kaleye gelmiş. Kralın en büyük kızı kaledeki altın sandalyede oturmuş, beklemiş. Birazdan bir dev elinde bir kuzu avıyla gelmiş. Kız korkmuş, vezir gelince durumu anlatıp dönmüşler. Ortanca kız gelmiş. O da sandalyede beklemiş. O da devi kuzu avıyla görüp, korkup durumu vezire anlatıp eve dönmüş. Vezir en küçük kızı kaleye bırakmış. Kız altın sandalyede beklerken kuzu avıyla dev çıkmış, mutfağa doğru gitmiş. Kız devi takip etmiş. O gittikten sonra mutfağa girip, kuzuyu pişirip yemiş. Dev, aslında alenin kralıymış. Kızın cesaretine ev sabrına hayran kalmış. Kızın eve dönmesi için vezir geldiğinde, kız veziri göndermiş. Dönemeye de niyeti yokmuş. Kızın babası halkını toplayıp kaleye gelmiş. Kız, mutfaktaki sopayı üç kere yere vurup kırk Arap ile hazırlıklara başlamış. Padişah kendini kıza tanıtmış. Düğün istemiş. Düğün yapmışlar. Türk Masalları ve Kitap Özeti Hakkında Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.
kırk bir kağan kitabının özeti