🦖 Sen Yüzüne Sürgün Olduğum Kadın

js81. Saat Çini vurdu birden p i r i n ç ç ç Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan Kasketimi eğip üstüne acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadınKaranlık her sokaktaydın gizli her köşedeydinBir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. genç anneleri uzatırdı bir kemanSen tutar kendini incecik sevdirirdinBir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa>Yalnız aşkı vardır aşkı olanınVe kaybetmek daha güç bulamamaktanSen yüzüne sürgün olduğum kadınKardeşim olan gözlerini unutmadımÇocuğum olan alnını sevgilim olan ağzınıDostum olan ellerini unutmadımKarım olan karnını ve önleriniOrospum olan yanlarını ve arkalarınıİşte bütün bunlarını bunlarını bunlarınıNasıl unuturum hiç unutmadım>Kibrit çak masmavi yanardı sesinOrmanlara ormanlara yüzünün sesiEn gizli kelimeleri akıtırdı ağzımaŞu karangu şu acayip şu asyalı aşkınSoluğu kesen ağulayan ormanlarındaYaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığıVe çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısındaKaradeniz’e karışırdı ordan Akdeniz’eOrdan da daha büyük sulara>Geceyse ay hemen tazeler minareleriKur’an sayfaları satılan sokaklardanÖlüm bir çeşit sevgiyle uçarÖlüm uçar çocuk yüzlereBen o sokaklardan ne kadar geçtimDamağımda dilinin yosunlu tadıÖnce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yineBirtakım tavşanları andıran birtakım su hayvanlarınıPazar pazartesi günlerini ve haftanın öbür günleriniYani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi>Bir başak ufak ufak bildirir Konya’yıO başakta o Konya’da seni ararımBen şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi miAltın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksızPara basma yetkisini Fırat’ın suyunu Palandöken’iErzincan’ın düzünü asma bahçelerini Babil’inAntalya’nın denizini o denizin dibiniBeş türlü yengeç yaşayan sularındaÇağanoz adi pavurya çingene pavuryası ayı pavuryasıbir de çalpara>Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatındaCanımla besliyorum şu hüznün kuşlarınıSen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimyaYokluğun gayri şuradan şuraya geldiBir günler şölenlerle egemen ülkendeŞimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyorN’olur ağzından başlayarak soyunmayaBir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstümeÇık gel bir kez daha yıkıntılardanÇık gel bir kez daha beni bozguna uğrat Cemal Süreya Kimdir? Cemalettin Seber veya tanınan adıyla Cemal Süreya 1931, Erzincan – 9 Ocak 1990, İstanbul, Türk şair, yazar ve çevirmen. Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir. İlk şiir denemelerini ortaokulda eskizlerle, lisede aruzla yapsa da asıl şiir çalışmaları üniversite yıllarında başlamıştır. Devamını Oku saat çini vurdu birden pirinççç ben gittim bembeyaz uykusuzluktan kasketimi eğip üstüne acılarımın sen yüzüne sürgün olduğum kadın karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. mavi. bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman sen tutar kendini incecik sevdirirdin bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa yalnız aşkı vardı aşkı olanın ve kaybetmek daha güç bulamamaktan sen yüzüne sürgün olduğum kadın kardeşim olan gözlerini unutamadım çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını dostum olan ellerini unutamadım karım olan karnını ve önlerini orospum olan yanlarını ve arkalarını işte bütün bunlarını bunlarını bunlarını nasıl unuturum hiç unutamadım kibrit çak masmavi yanardı sesin ormanlara ormanlara yüzünün sesi en gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın soluğu kesen ağulayan ormanlarında yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında karadeniz'e karışırdı ordan akdeniz'e ordan da daha büyük sulara geceyse ay hemen tazeler minareleri kur'an sayfaları satılan sokaklardan ölüm bir çeşit sevgiyle uçar ölüm uçar çocuk yüzlere ben o sokaklardan ne kadar geçtim damağımda dilimin yosunlu tadı önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi bir başak ufak ufak bildirir konya'yı o başakta o konya'da seni ararım ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız para basma yetkisini fırat'ın suyunu palandöken'i erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini antalya'nın denizini o denizin dibini beş türlü yengeç yaşayan sularında çağanoz adi pavurya çingene pavuryası ayı pavuryası bir de çalpara bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya yokluğun gayri şurdan şuraya geldi bir günler şölenlerle egemen ülkende şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor n'olur ağzından başlayarak soyunmaya bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme çık gel bir kez daha yıkıntılardan çık gel bir kez daha bozguna uğrat. ÜLKE Saat Çini vurdu birden pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan Kasketimi eğip üstüne acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman Sen tutar kendini incecik sevdirirdin Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım Kibrit çak masmavi yanardı sesin Ormanlara ormanlara yüzünün sesi En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın Soluğu kesen ağulayan ormanlarında Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında Karadeniz’e karışırdı ordan Akdeniz’e Ordan da daha büyük sulara Geceyse ay hemen tazeler minareleri Kur’an sayfaları satılan sokaklardan Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar Ölüm uçar çocuk yüzlere Ben o sokaklardan ne kadar geçtim Damağımda dilinin yosunlu tadı Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi Bir başak ufak ufak bildirir Konya’yı O başakta o Konya’da seni ararım Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız Para basma yetkisini Fırat’ın suyunu Palandöken’i Erzincan’ın düzünü asma bahçelerin dibini Antalya’nın denizini o denizin dibini Beş türlü yengeç yaşıyan sularında Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi Bir günler şölenlerle egemen ülkende Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor N’olur ağzından başlıyarak soyunmaya Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme Çık gel bir kez daha çıkıntılardan Çık gel bir kez daha bozguna uğrat. CEMAL SÜREYA ben bütün hüzünleri denemişim kendimde canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını bir bir denemişim bütün kelimeleri yeni sözler buldum seni görmeyeli kuliste yarasını saran soytarı gibi seni görmeyeli kasketim eğip üstüne acılarımın sen yüzüne sürgün olduğum kadın kardeşim olan gözlerini unutmadım çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat sen tutar kendini incecik sevdirirdin bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa şanssızım diyemem kendi payıma hain bir aşk bu kökü dışarda olur böyle şeyler ara sıra olur ara sıra

sen yüzüne sürgün olduğum kadın