🎊 Aliağa Daki Demir Çelik Fabrikaları
AliağaFoça arasındaki demir-çelik fabrikaları, termik santraller, haddehaneler, petrokimya tesisleri, gübre ve kağıt fabrikalarının cüruf ve atıkları yıllardır Horozgediği ve Ilıpınar köyleri arasındaki vadilere depolanıyor.
İzmirValiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, daha önce çevreyi kirlettiği için hakkında 5 kez işlem yapılan Aliağa'daki Sider Demir Çelik Fabrikası'nı, süresiz olarak
İzmirAliağa’daki HABAŞ Demir Çelik fabrikasında bugün vardiyasında 120 tonluk pota kaldırılıp taşıma aracına yerleştirilirken ocak devrildi. Yaklaşık 80 ton sıvı çelik işletme alanına döküldü. Kazadan etkilenen toplam 11 işçiden dördü ciddi yaralandı.
EgeÇelik Endüstrisi Sanayi ve Ticaret A.Ş., Kasım 2001 tarihinde İzmir, Aliağa?daki tesislerinde çelik üretimine başlamıştır. Hurda demiri ark ocaklarında ergiterek üretim yapan çelikhanemiz yıllık 2,000,000 ton üretim kapasitesine, inşaat demiri ve kangal üreten haddehanemiz 1,200,000 ton kapasitesine sahiptir.
Ankaramerkezli 29 ilde düzenlenen 'Demir Yumruk' soruşturması kapsamında kayyum atanan 39 şirketle ilgili mal varlığı değerlerine el koyma kararı, işçi maaşları ve faturaların ödenmemesi nedeniyle Ankara 4'üncü Sulh Ceza Hakimliğince kaldırıldı.
SonDakika. Çılgın Sayısal Loto 4 Temmuz 2022 sonuçları canlı çekiliş sonrası Kocaer Çelik, Ege Bölgesi’nin demir çelik ihracat şampiyonu oldu. paraborsa.org Bir e-posta göndermek 27 Mart 2022 Son güncelleme:
İzmirDemir Çelik Sanayi A.Ş. uzun hadde mamulleri üretmek amacı ile 1975 yılında kurulmuştur. Modern haddehane tesisleri 1983’te, çelikhanesi ise 1987 yılında işletmeye alınmıştır. Aliağa ağır sanayi bölgesinde 500 bin m2’nin üzerinde bir alanda üretimini sürdürmektedir.
Sürdürülebilirbüyüme stratejisiyle küresel arenada ülkemizi başarıyla temsil eden Kocaer Çelik, Ar-Ge ve mühendislik gücüyle geliştirdiği, sektöründe bir ilk olan robotik paketleme sistemiyle hedefine ulaştı. Endüstri 4.0 ve akıllı fabrika konseptine uygun olarak yapılan dijitalleşme yatırımlarına da aralıksız devam eden Kocaer Çelik, 500 milyon dolara yakın
İzmirde yapımı süren Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu ve bağlantı yollarının bazı kesimleri 30 Ekim'de trafiğe açılacak. Başkan Çelik kurban kesim yerlerini ziyaret etti Manisa genelinden son dakika haberlerine ve en doğru haberlere ulaşmak için Manisa'nın Net Gazetesi sitesini ziyaret edin
06CVf. Mafya infazı 5 yıl sonra ortaya çıktı Aliağa’da demir çelik fabrikasını Erol Evcil’in adamına devrettikten sonra kaybolan işadamının kemikleri, eski işçisinin itirafıyla ormanda bulundu. Kaybolmadan önce ayaklarından kurşunlanan fabrikatörün eşi, Başbakan Erdoğan’a mektup yazınca dosya yeniden açılmıştı. İZMİR’in Aliağa İlçesi’nde sahibi olduğu Sözden Demirçelik’i ve aldığı Ege Metal’i sattıktan sonra, 2004 yılı Ekim ayında ortadan kaybolan işadamı Sezai Rahmi Özden’in cesedi bulundu. Polis, Özden’in cesedini gözaltına alınan 10 kişiden eşki işçisinin itiraflarıyla belirledi. İki çelik fabrikası vardı Aliağa’daki Sözden Demirçelik’in sahibi Sezai Rahmi Özden, 2002’de borçları yüzünden el konulan Ege Metal’i satın aldı ve Fabrikanın adını Say Metal olarak değiştirdi. Özden bir hafta sonra ise Say Metal’in hisselerinin büyük bölümünü Erol Evcil’in adamı olduğu öne sürülen Ahmet Büyükdoğan’a devretti. Bu dönem saldırıya uğrayan ve ayaklarından kurşunlanan Özden, bir süre sonra fabrikası Sözden Demirçelik’i de elinden çıkardı. Kurşunlamanın ardından İzmir dışında yaşamaya başlayan fabrikatör, 11 Ekim 2004’de eşi Zehra Özden’i arayıp, “Yurt dışına gidiyorum bir müddet görüşemeyeceğiz” dedikten sonra telefonu kapattı. Ve işadamından o günden sonra bir daha haber alınamadı. Özden’in eşiyle konuşmasından bir gün önce İstanbul’da bir akaryakıt istasyonundan 34 MM 51 plakalı Mercedes otosuna benzin aldığı belirlendi ancak daha sonra gittiği yer anlaşılamadı. Aile gaiplik için başvurdu Yıllardır haber alınamayan Rahmi Özden’in eşi ve oğlu, 2009 başında Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 2004 yılından beri haber alınamayan işadamının ’gaip’sayılması için başvurdu. İşadamının eşi Zehra Özden, geçen Nisan’da Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak olayı anlattı. Eşinin yıllardır kayıp olduğunu ve olayın aydınlatılamadığını belirterek yardım istedi. Bunun üzerine verilen talimatla polis yeniden soruşturma açtı. İki gün önce düğmeye basan polis, işadamının eski fabrika müdürü olan ve başkasının el koyacağını öne sürerek eşinden Sözden Demirçelik’in hisselerinin büyük bölümünü devralan de aralarında bulunduğu, eski çalışanları ile onların yakınlarından oluşan 10 kişiyi gözaltına aldı. Bu kişilerden birinin itirafı doğrultusunda işadamı Özden’in öldürülüp, Gaziemir İlçesi’nde ağaçlık alana gömüldüğü öğrenildi. DNA testi yapılacak Dün öğle saatlerinde zanlının gösterdiği yerde iş makineleriyle yapılan kazıda, insan kemikleri bulundu ancak kafatasına rastlanmadı. Kemiklerin Özden’e ait olup olmadığının tespiti için DNA testi yapılacak. İşadamının hisseleri devralan tarafından öldürtüldüğü olasılığı üzerinde duran polis soruşturmayı sürdürüyor. ÖLDÜRÜLEN İŞADAMININ EVCİL VE ÇAKICI’YLA KESİŞEN ÖYKÜSÜ... O fabrikayı, mafya canını aldı İŞADAMI Sezai Rahmi Özden’in acı hikayesi, mafyanın insanın hayatını nasıl altüst edebileceğini gösteren en somut örneklerden. İzmir Aliağa’da mütevazı bir demir çelik fabrikası sahibiyken, sektörün büyüklerinden Ege Metal’i satın almasıyla başı belaya giren Özden, 9 Ekim 2004’ten bu yana kayıptı. Polis, akıbeti hakkında hiç kimsenin bir şey bilmediği işadamının yüzde 99 ihtimalle öldürülmüş olabileceğini öne sürüyordu. Polise göre olay, Erol Evcil’in organize suç örgütü lideri Alaaddin Çakıcı’nın desteğiyle Ege Metal’i ele geçirmesinden sonra meydana geldi. Her şey 7 yıl önce başladı Rahmi Özden’in başında kara bulutların dolaşmaya başlaması kaybolmasından iki yıl önceye yani demir çelik sektörünün ülkemizdeki en eski fabrikalarından Ege Metal’i satın almaya çalıştığı günlere rastlıyor... 1985’te Mustafa Ergül ve Mehmet Yiğit tarafından kurulan Ege Metal borç batağındaydı. Sadece TEDAŞ ve Vakıfbank’a borcu 110 milyon doları aşmıştı. Durumu toparlamak için Vakıfbank’tan 60 milyon dolar kredi alınmış, 2001 kirizinden sonra ödenmeyince 2002’de Vakıfbank, fabrikaya el koymuştu. Fabrika satışa çıkarılınca talip olan Say Metal’in sahibi Rahmi Özden, 2002 Temmuzu’nda bankayla anlaştı. Buna göre Say Metal, birikmiş borcu 10 yılda ödeyecek, işletmeye sahip olacaktı. Ancak Ağustos’ta fabrikayla Nesim Malki cinayetini azmettirmekten 34 ay hapis yatan Erol Evcil de ilgilenmeye başladı. Cezaevinden çıktıktan sonra askere gönderilen Evcil, ağustosta terhis olmuştu ve nakit akışının yüksek olduğu demir çelik sektörüne girmek istiyordu. Fabrikaya kendi ismiyle ortak olamadığı için eski ortağı Ahmet Büyükdoğan’la bağlantı kurdu. Büyükdoğan, fabrikanın eski sahibi Mustafa Ergül’ün de çocukluk arkadaşıydı. O kanaldan sonuç alamayınca fabrikanın yeni sahibi Rahmi Özden’le bağlantı kurdu, ondan fabrikanın yüzde 22 hissesini satın aldı, işletmenin de yönetim kurulu başkanı Özden, bu operasyonda karşısına Erol Evcil’in çıkacağını bilmiyordu. Gizli ortak olarak fabrikaya adımını atan Evcil, yeraltı dünyasının ünlü ismi Alaaddin Çakıcı’yı da arkasına aldı. 2,5 ay sonra 18 Ekim 2002’de, hisse devirleri yapılırken işadamı Özden bacaklarından kurşunlandı. Evcil’i askerden sonra takibe alan emniyet, istihbarat çalışmaları yaparak rapor hazırlıyordu. Gökyüzü operasyonu yapıldı Emniyet Genel Müdürlüğü eski Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın hazırlattığı rapor, 10 Kasım 2003’te ’Gizli’ibaresiyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderildi. Raporda Erol Evcil ve Çakıcı’nın yeni bir ’Çıkar amaçlı suç örgütü’oluşturdukları, korkutma ve yıldırmayla fabrikayı ele geçirmeye çalıştıkları yazıyordu. Emniyet’in raporu, DGM Başsavcılığı’nı harekete geçirdi. İki gün sonra, ’Gökyüzü’ operasyonu başlatıldı. Polis raporuna göre Evcil, Çakıcı’ya yüzde 10 hisse veriyordu. Fabrikanın Ege Metal olan adı da, Evcil kardeşlerin isimlerinin Erol-Remziye-Gülderen baş harflerinden oluşan ERG Metal olarak değiştirildi. Haberler
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrasında, ülkenin yeniden imarı, modernizasyonu ve savunma sanayinin güçlendirilmesi için ulusal bir demir çelik endüstrisinin kurulma ihtiyacı hissedilmiştir. Bu ihtiyaç doğrultusunda, 17 Mart 1926’da çıkarılan Demir ve Çelik Sanayinin Kurulmasına Dair Yasa’ ile Türkiye’ de demir çelik üretimine yönelik ilk resmi adım atılmıştır. Bu kapsamda, savunma sanayinin ihtiyacına yönelik olarak 1928 yılında Kırıkkale’de Makina Ve Kimya Endüstrisi Kurumu MKE kurulmuştur. Kurum, 1932 yılında faaliyete geçmiştir. MKE’nin kuruluşunun ardından Türkiye’deki demir çelik sanayi kurma çalışmaları devam etmiştir. 1934 yılında yürürlüğe giren kalkınma planı doğrultusunda, ülkede sanayi ve ekonomik anlamda kalkınmada öncelikli sektörlerden biri olarak demir çelik sektörü belirlenmiş ve sektöre yönelik yatırım planları hazırlanmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda kuruluş yeri olarak maden kömür havzalarına yakın olması, demiryolu rotası üzerinde olması, yörenin işçi ikametine uygun olması ve jeolojik bakımda ağır sanayi yapılandırılmasına uygun olması sebebiyle Karabük yöresine yatırım yapılması uygun bulunmuştur. Sonuç olarak 1937 yılında ülkemizin uzun demir çelik ürün üreten ilk entegre tesisi Karabük Demir Çelik Fabrikası KARDEMİR kurulmaya başlanmıştır. Burada ilk uzun ürün üretimi 1939 yılında gerçekleşmiştir. 1950’li yıllarda ise ülke genelinde demir çelik sektörüne bağlı altyapı karayolu, baraj vd. ve dayanıklı tüketim malları beyaz eşya, otomotiv vd. üretimine olan gereksinim artmıştır. Bu nedenle, 1959 yılında Sanayi Bakanlığı öncülüğünde Karadeniz Ereğli Bölgesi’ne, ülkenin yassı ürün ihtiyacını karşılaması için büyük bir demir çelik fabrikası kurulmasına karar verilmiştir. 1960 yılında başlayan inşaat ve montaj çalışmaları 42 ayda tamamlanmış ve 1965 yılında tesislerde üretim başlamıştır. 1960’lı yıllarda ortaya konulan kalkınma planları sayesinde ülkemizin, uzun ve yassı demir çelik ürünlerine olan ihtiyacı artmıştır. Bu nedenle devlet tarafından, ülkemizin demir çelik ihtiyacını karşılayabilecek yeni bir üretim tesisinin inşa edilmesine karar verilmiştir. Böylece 1970 yılında İskenderun Bölgesi’nde yapımına başlanan demir çelik Fabrikaları, 1975 yılında İskenderun Demir Çelik Fabrikaları İSDEMİR olarak faaliyete geçmiştir. Sektöre özel kesim yatırımcıların ilk girişi 1958 yılında İzmir ve İstanbul’da yapılan yatırımlarla gerçekleşmiştir. İzmir’deki METAŞ ve İstanbul’daki ELEKTROFER firmaları, kurdukları elektrik ark ocaklı tesislerinde 1961 yılında üretime başlamışlardır. Önerilen Makale Çelik sac malzemeler ve uygulamaları hakkında detaylı bilgi almak için galvanizli sac sayfamızı ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. 1970’li yılların sonunda kadar ülkemizde sanayileşme, kamu kesimi yatırımları öncülüğünde gerçekleşmiştir. Bu dönemde ekonomik anlamda daha çok korumacı politikalar benimsenmiş ve yurtdışından ülkeye yapılan ürün ithalatını azaltmak için yerli sanayinin büyütülüp geliştirilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca bu dönemde devletin, özel sektör temsilcilerine yeterli desteği vermemesi nedeniyle özel sektör temsilcilerinin demir çelik sektöründeki yatırımları günümüze kıyasla oldukça düşüktür. 1980’li yıllardan itibaren ülkemizde, dünya ile ekonomik anlamda bütünleşme eğilimleri başlamıştır. Kısacası ithal ikameci politikalar bir kenara bırakılmış ve liberal ekonomik politikalar benimsenmeye başlanmıştır. Bu politikalar, sadece ülkemizin ekonomisi için değil; demir ve çelik sanayisinin gelişmesi anlamında da çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. 1980’li yıllarda yeni üretim tesislerinin kurulması için özel sektör yatırımcılarına verilen teşvik ve destekler sonucunda sektör, büyük bir gelişme göstermiştir. Özellikle 1980 yılı ve sonrasında, demir çelik sektöründe Elektirk Ark Ocakları EAO ile üretim yapan tesisler kurulmaya başlanmıştır. Sektörün EAO’lu fabrikaları kurmasının başlıca nedenleri ise; • İlk yatırım maliyetinin entegre tesislere göre daha düşük seviyede olması • Hammadde olarak ülkemizde kısıtlı miktarda bulunan demir cevheri yerine hurda olması şeklinde sıralanabilir. Ancak bu yönelim ilerleyen yıllarda uzun-yassı ürün üretiminde büyük dengesizliğe neden olmuştur. 1990’lı yıllarda , sektörde uzun ürünün ihtiyaçtan çok daha fazlasının üretildiği görülmüştür. Bu nedenle devlet, fazla olan bu üretimi ihracat ile giderebilmek için sektöre büyük destekler sağlamıştır. Ancak 1995 yılında AB ile yapılan anlaşma gereği, devletin sektöre olan desteği minimum seviyeye gerilemiştir. Yine bu dönemde de yaşanan global ekonomik krizlerin özellikle 1997-Asya Ekonomik Krizi ve Çin’in sektördeki ağırlığını arttırmasıyla birlikte ülkemizin ihracatında ciddi düşüşler görülmüştür. 1995 yılında Avrupa Birliği AB ile yapılan serbest ticaret anlaşmasına göre gümrük vergileri ortadan kaldırılmıştır. Böylece ülkemiz ile AB arasındaki ticaret hacmi büyük oranda artmıştır. Ayrıca Anlaşmanın maddeleri uyarınca, demir çelik üretimdeki üretim kalitesinin artması sağlanmıştır. Ancak yine bu anlaşmanın maddeleri gereği, demir çelik sektörüne sağlanan teşvik ve destekler tamamen ortadan kaldırılmıştır. Sektöre, sadece yeniden yapılandırma ve dönüşüm projeleri için devlet yardımlarının 5 yıl boyunca devam ettirilebileceği belirtilmiştir. Süre sonunda sektörün, devletten tamamen bağımsız biçimde yapılandırılmış olması hedeflenmiştir. Ancak süre sonunda belirlenen hedeflere ulaşılamamıştır. Bu nedenle topluluktan, yarım kalan projelerin tamamlanması için ek süre talep edilmiştir. Böylece 2003 yılında demir çelik sektörü, diğer sanayi sektörleri ile birlikte Ulusal Yeniden Yapılandırma Planı UYYP’na dahil edilmiştir. Avrupa Komisyonu ile yapılan teknik toplantılar çerçevesinde UYYP’ nin revizyonu ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Çalışmaların sonucunda güncellenen UYYP, 2009 yılında Dışişleri bakanlığı tarafından Avrupa Komisyonuna gönderilmiştir. TC Ekonomi Bakanlığı, Türk Demir Çelik Sektörü Ulusal Yeniden Yapılandırma Planı. Türkiye’de demir çelik tesisleri genellikle kıyı bölgelerde kümelenmiştir. Karadeniz Bölgesi’nde Zonguldak, Karabük ve Karadeniz Ereğli civarında; Marmara Bölgesi’nde Gebze, İstanbul, Tekirdağ ve Çanakkale’de; Ege Bölgesi’nde İzmir - Aliağa’da ve Akdeniz Bölgesi’nde İskenderun Körfezi’ne yakın Bölgelerde İskenderun-Payas-Döryol-Osmaniye tesisler kurulmuştur. Bu bölgelerin deniz kenarında olması ve bölgelerde liman yatırımlarının bulunması ulaşım maliyetlerini azalttığından, yatırım konusunda öncelikli tercih olmuştur. Günümüzde, MKEK hariç sektörde faaliyet gösteren tüm ham çelik üreten firmalar özel sektör girişimcilerine aittir. Ülkemizde demir çelik sanayisinin gelişim kronolojisi aşağıdaki gibidir; 1930 Ülkemizde Demir Çelik sanayisinin temeli Kırıkkale de atılmıştır. Burada Askeri Fabrikalar Müdürlüğü’ne bağlı olarak ilk üretim tesisi kurulmuştur. 1937 Ülkenizin ilk entegre demir çelik fabrikası olan Kardemir’in temelleri atıldı. 1939 150 bin ton çelik kapasitesi ile Kardemir üretime başladı. 1955 Kardemir’in adı Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’ olarak değiştirildi. 1960 Özel sektörün ilk ark ocaklı tesis olan Metaş, 20 bin ton kapasite ile İzmir’de üretime başladı. 1965 470 bin ton üretim kapasitesi ile Erdemir, yassı ürün üretmeye başladı. 1977 İskenderun Bölgesi’nde kurulan ilk büyük üretim tesisi İsdemir faaliyete geçti. 1980 Demir çelik sektörün yıllık ham çelik üretim kapasitesi 4 milyon tonu geçti 1996 Türkiye ile AB arasında, demir çelik ticaretine uygulanan gümrük vergisinin kaldırılması için serbest ticaret anlaşması imzaladı. 2001 Yıllık demir çelik üretimi 15 milyon tona ulaştı. 2002 Ülkemiz, Dünya demir çelik üretiminde 13. sıraya yükseldi. 2013 Türkiye, yıllık yaklaşık 35 milyon tonluk üretimi ile Dünya’nın 8. Büyük demir çelik üreticisi konumuna ulaştı. 2018 yılı sonu itibariyle yılık üretimi 37 milyon tonu aşan Türkiye, dünya sıralamasında 8. basamaktaki yerini korudu. Demir Çelik Sektörünün Türkiye’deki Mevcut Durumu Ülkemizde Demir Çelik sektörü, Özellikle 1980’li yıllarda uygulanmaya başlanan liberal ekonomik politikaların etkisiyle büyük bir gelişme göstermiştir. Gelişmekte olan ülke kategorisinde bulunan ülkemizin, sanayileşme bakımından kalkınmasına büyük katkı sağlamıştır. Aynı zamanda otomotiv, beyaz eşya, gemi imalat, makine gibi endüstriyel kalkınmada öncelikli olan sektörlere hammadde sağlamaktadır. 2018 yılı sonu itibariyle Türk demir çelik sektörü, milyon tonluk üretimiyle Dünya’nın 8. Büyük üreticisi konumuna gelmiştir. Türkiye’de Ham Çelik Üretimi 2000 yılında yaklaşık 14milyon ton olan yıllık üretim miktarı 2013 yılı sonu itibariyle milyon ton olarak ölçülmüştür. Bu süre zarfında, 2009 yılında ve 2013 yılında üretimde azalma görülmektedir. 2009 yılındaki azalmanın sebebi 2007 yılının sonunda başlayan global ekonomik krizin gerek yurtdışında, gerekse yurtiçindeki demir çelik piyasalarının daralmasına bağlı olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında ise hammadde-nihai mamul fiyatları arasındaki farkın kapanması sonrasında karlılık giderek azalmıştır. Bu durum özellikle elektrik ark ocaklı kuruluşların rekabet güçlerini önemli derecede etkilemiştir. Ayrıca İsdemir de yaşanan grev, enerji kesintileri ve global piyasalardaki daralmanın da etkisi ile ülkemizin gerçekleştirdiği demir çelik üretimi, bir önceki yıla kıyasla % düşüşle milyon ton seviyesinde kalmıştır. 2017 yılı sonu itibariyle ham çelik üretimimiz, tüm zamanların üretim rekorunu kırarak 37,5 milyon tonluk üretim geçekleşmiştir. 2018 yılı sonunda ülkemizin demir çelik üretimi, yılın ikinci yarısında görülen zorlu ekonomik koşullara rağmen, 2017’de ulaşılan rekor seviye göre, % kadar gerilemeyle milyon ton olmuştur. 2018’de elektrik ark ocaklı EAO kuruluşlar, % kadar düşüşle milyon ton üretim gerçekleştirmiştir. Yine 2018’de entegre tesisler ise, % gerileyerek tonluk demir çelik üretimi gerçekleştirmiştir. Türkiye’de Ham Çelik Üretiminin Bölgelere Göre Dağılımı Türkiye’de Demir Çelik üreten firmalar, bölgesel olarak Karadeniz, Marmara, Ege ve Doğu Akdeniz bölgelerinde kümelenmiştir. Türkiye’nin Ham Çelik Üretim Kapasitesi, Nihai Üretim Miktarı ve Kapasite Kullanım Oranı Yıllar itibariyle ülkemizin demir çelik üretim kapasitesi, üretimi ve kapasite kulanım oranını bir arada değerlendirmek için Tablo 11’e baktığımızda; Çelik üretim kapasitesi ve üretim miktarı yıllar içerisinde sürekli artış göstermiştir. Ancak kapasite kullanım oranında dalgalanmalar görülmüştür. Bu durumun temel nedenleri, fiyat ve talep ile ilgilidir. Özellikle 2005-2010 arası dönemle, Global ekonomik kriz nedeniyle sektörde fiyat düşüşleri ve talepte daralmalar meydana gelmiştir. Bu nedenle sektörde faaliyet gösteren firmalar, üretimlerini azaltarak daha düşük kapasitelerde çalışmışlardır. 2010 yılı sonrası global ekonomik krizin artmasıyla birlikte fiyatlar ve talep yukarı yönlü hareket etmiştir. Böylece firmalar, hem yeni yatırımlara ağırlık vererek mevcut kapasiteyi arttırmışlar, hem de bu kapasiteyi optimum biçimde değerlendirmişlerdir. Böylece kapasite kullanım oranı da yukarı yönlü yol almıştır. Üretim Yöntemlerine Göre Türkiye’de Demir Çelik Üretimi Ülkemizde üretim yöntemlerine göre demir çelik üretimi incelendiğinde, 2005 yılında üretimin yaklaşık %30’u entegre tesislerde gerçekleşirken % 70’i elektrik ark ocaklı tesislerde gerçekleşmektedir. Yıllar içerisinde hem EAO, hem de BOF yöntemiyle yapılan üretim miktarı artmıştır. üretim oranı da dalgalı seyir izlemiştir. Günümüzde de üretimin yaklaşık %30’u entegre tesislerde gerçekleşirken % 70’i elektrik ark ocaklı tesislerde gerçekleşmektedir. Aslında ülkemizde yeni entegre tesis kurulmamıştır. Var olan entegre tesislerde Kardemir, Erdemir Ve İsdemir üretim kapasiteleri arttırılmıştır. Elektrik ark ocaklı üretimde ise hem mevcut firmalar kapasite artışı gerçekleştirirken, hem de EAO lu tesisler kurulmuştur. İlk kurulum maliyeti daha düşük olması, çevreye daha az zarar vermesi, ülkemizde yeterli miktarda demir cevheri bulunmaması ve hammadde olarak üretimde kullanılan hurdanın diğer hammadde türlerine göre daha ucuz olması nedenleriyle, özellikle özel sektör yatırımcıları, yeni kurulan tesislerde Elektrik Ark Ocaklarıyla üretim tercih edilmektedir. Ürünlere Göre Türkiye’de Demir Çelik Üretimi Ülkemizin ürünlere göre demir çelik üretimi verilmiştir. Gelişmiş ülkelerde uzun-yassı ürün dengesi %60-%40 gibi gerçekleşmektedir. Ancak ülkemizde durum böyle değildir. 2005 yılında Türkiye’de bu denge %85-%15 olarak gerçekleşirken 2018 yılı itibariyle te % 66-%34 olarak gerçekleşmiştir. Özellikle 2000 li yıllarda demir çelik sektöründeki yapısal dengesizliğin ana sebebi, geçmişte sektöre yanlış uygulanan teşvik ve destek politikalarıdır. Türkiye’de uzun ve yassı ürün arasındaki arz-talep farkı hesaplanmadan sektöre teşvikler, ilk kurulum maliyeti daha düşük olduğu için elektrik ark ocaklı uzun ürün üreten tesislerin ihtiyaçtan çok daha fazla kurulmalarına neden olmuştur ve ülkemizde uzun ürün fazlalığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ülkemiz, otomotiv, beyaz eşya gibi sektörlerde ihtiyaç duyduğu yassı ürünleri kendi iç piyasasındaki üretimle karşılayamadığı için bu ürünleri ithal etmek zorunda kalmaktadır. Aynı zamanda ihtiyaçtan fazla uzun ürün üretimi gerçekleştiğinden, kapasite fazlası ürünlerin ihraç edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 2000 li yıllara kıyasla günümüzde yassı ürün üretim oranı ve miktarı yükselmiştir. Ancak bu yükseliş, halen ihtiyacı karşılayacak düzeyde değildir. Türkiye’de Nihai Çelik Tüketimi Türkiye’nin nihai çelik tüketimi, global kriz dönemi dışında her yıl artış göstermektedir. Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye, henüz gelişiminin çelik yoğun evresini tamamlamamıştır. Ülkemizde sanayileşme düzeyi her yıl artmasına rağmen istenilen düzeyde değildir. Ayrıca altyapı yatırımlarının da halen tamamlanamamış olması, çeliğe olan talebi her yıl arttırmaktadır. 2017 ve 2018 yılları ele alındığında, otomotive ve beyaz eşya ürünlerinin üretiminde son yıllardaki en yüksek rakamlara ulaşılmıştır. Bu durum yassı demir çelik ihtiyacını olumlu etkilemiş ve yıllar içerisinde yassı demir çelik talebi oldukça yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bunun yanı sıra yapı ve inşaat sektörlerindeki canlılık ta uzun mamul tüketimini de canlı tutmuştur. Ancak 2018 yılı ortasından itibaren ülkemizde görülen ekonomik daralma, iç pazarda hem uzun hem de yassı ürün gruplarında talebin azalmasına neden olmuştur. Türkiye’de Kişi Başına Çelik Tüketimi Kişi başına çelik tüketim kavramı, ulusların gelişmişlik düzeyini ifade eden bir göstergedir. Günümüzde kişi başı çelik tüketiminin gelişmekte olan ülkeler için yıllık ortalama 500 kg/kişi civarında olması beklenmektedir. Günümüzde bu kavram, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için anlamını korumaktadır. Ancak gelişmiş ülkelerde, kişi başına tüketilen yassı çelik miktarı ön plana çıkmaktadır. Bu ülkeler, sanayileşmelerinin çelik yoğun evresini tamamladıklarından genellikle kendi ihtiyaçları doğrultusunda yassı ve vasıflı ürün üretimine yönelmişlerdir. 2000 yılında 202 kg/kişi olan bu rakam, ülkemizin çeliğe olan ihtiyacı ve bu ihtiyacın karşılanması için yapılan yatırımlar sonucu sürekli artmıştır. 2013 yılı itibariyle tüketim, 2012 yılına göre 34kg/kişi artışla 434 kg/kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu artışta, ülkemizin inşaat ve altyapı sektörlerindeki gelişim önemli yer tutmaktadır. 2016 yılı sonu itibariyle bu rakam, 2015 yılına göre 18kg/kişi gerileyerek kg/kişi olmuştur. Bu gerilemede yine inşaat ve yapı sektörünün son yıllarda durağan bir seyir izlemesi, yeni yatırımların azalması ve var olan projelerin durdurulması / askıya alınması önemli yer tutmaktadır. Türk Demir Çelik Sektörünün Dış Ticaretinin Durumu Türkiye, ithalatı azaltmaya yönelik alınan tedbirlere ve ihracatı arttırmaya yönelik yapılan düzenlemelere rağmen her yıl dış ticaret açığı vermektedir. Türkiye’de yaklaşık 80 yıllık geçmişe sahip olan demir çelik sektörü ise, 24 Ocak 1980 kararları sonrasında ekonomik ve ticari anlamda büyük bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu dönemde sektöre, özel sektör yatırımcılarının daha fazla ilgi göstermesi için devlet tarafından bazı teşvik ve destekler sağlanmıştır. Ayrıca küresel anlamda ticaretin giderek kolaylaştırılması, iletişim, ulaşım, teknoloji ve sermayenin dolaşımı konularında kaydedilen pozitif gelişmelerle birlikte ülkemizde demir çelik sektörü büyük bir gelişme kaydetmiştir. 1994 yılında AKÇT ile imzalanan gümrük birliği antlaşması, sektörün Avrupa pazarına girmesini kolaylaştırmış ve sektörün modernize edilip yeniden yapılanmasına katkı sağlamıştır. Ancak sektörün ülkemizde planlı şekilde büyümemesi sonucunda üretimde dengesizlik meydana gelmiştir. Bu dengesizlik, dış ticaret rakamlarını etkilemiştir. Günümüzde Türkiye, uzun ürünlerde net ihracatçı konumundayken yassı ürünlerde net ithalatçı konumundadır. Demir çelik sektörü, ülkemizde dış ticaret fazlası veren nadir sektörlerdendir. 2018 yılı sonu itibariyle milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilirken, bu rakam, ülkemizin toplam ihracatının yaklaşık %9’una tekabül etmektedir. 2018 yılı sonunda toplam ithalat ise milyar dolar olarak kaydedilmiştir. Türk Demir Çelik Sektöründe Hammadde Durumu Ülkemizde demir çelik üretimi, hammadde olarak hurdanın kullanıldığı elektrik ark ocakları ile hammadde olarak demir cevheri ve kok kömürünün kullanıldığı entegre tesislerde gerçekleştirilmektedir. Bunların dışında pik, ferroalyaj ve sünger demir de üretimde kullanılan diğer hammaddelerdir. Türkiye’de üretim için gereli olan hammaddeler, doğal kaynakların yetersiz oluşu ve çelik tüketiminin düşüklüğü sebebiyle iç piyasada yeterli miktarda bulunmamaktadır. Bu nedenle sektör, hammadde konusunda dışa bağımlıdır. 2015 yılı sonunda ülkemizde, yaklaşık 6,5 milyar dolarlık hammadde ithalatı gerçekleştirmiştir. Yıllar itibariyle demir çelik üretimi arttığı gibi hammadde ithalatı da artmıştır. Ülkemizde mevcut demir madeni sahalarında demir cevheri oldukça azalmıştır. Artan demir cevheri ihtiyacına karşılık ne yazık ki üretimler bunu karşılayacak düzeyde değildir. Ancak ülkemizde, tenor oranı demir çelik üretimine uygun olabilmesi için zenginleştirilmesi gereken demir cevheri yatakları bulunmaktadır. Düşük tenorlu bu rezervlerin çıkarılıp zenginleştirilmesini sağlamak için devletin, yatırım ortamını iyileştirip madenciliği teşvik etmesi gerekmektedir. Böylece uzun vadede, demir çelik sektörünün ithal ettiği cevher miktarı azaltılabilir. Kömürle ilgili olarak son yıllarda, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü MTA öncülüğünde yeni rezerv bulma çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmaların neticesinde, ülkemizdeki çıkarılabilir/işlenebilir kömür rezervi miktarında artış gözlemlenmiştir. Ancak her ne kadar yeni maden rezervleri bulunsa da; bu rezervler toplam kömür ihtiyacını karşılamaya yetmemektedir. Bu nedenle kömür konusunda dışa bağımlılığımız devam etmektedir. Türk demir çelik sektöründe, üretimin büyük kısmı elektrik ark ocaklarında gerçekleşmektedir. Elektrik ark ocaklarında hammadde olarak hurda kullanılmaktadır. Ülkemizin hurda kapasitesi, üretim için gerekli olan miktarı karşılayabilecek durumda değildir. Bu nedenle hurda konusunda dışa bağımlı durumda olduğumuzu ifade edebiliriz. Ancak Türkiye, kalkınmasının çelik yoğun evresini yaşamaktadır. Bu nedenle ülkede çeliğe bağlı olan otomotiv, inşaat, makine, altyapı, beyaz eşya gibi sektörlerde çelik tüketimi her yıl artmaktadır. Bu artışa bağlı olarak ülkemizde, uzun vadede hurda arzının artacağını ve hurda ithalatına olan talebin azalacağını tahmin etmemiz mümkündür.
Asbest, toprağın ana maddesi olan “silisyumlu” bir metaldir. İçinde sodyum, magnezyum, demir, kalsiyum gibi maddeler de vardır. Doğada uzun lifler halinde kimyasal maddelere, aşınmaya dayanıklı olması yıllar boyunca çeşitli gereç yapımında ve sanayide kullanılmasına yol de kamu kullanımında yoğunlukla kentlerin su şebekelerini meydana getiren borular “asbest”den değiştirildi/değiştiriliyor!Asbestin Türkiye'de üretimini, kullanımını, piyasaya sürülmesini, asbestli gereçlerin alınıp satılmasını, hala birçok alanda kullanılmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti 31 Aralık 2010 tarihinden itibaren asbestin kansere yol açan olan bir madde olduğu anlaşılmıştı. Zaten Avrupa Birliği asbestle ilgili hastalıkların ve ölümlerin artması üzerine kullanılmasını 2005 yılında nasıl öldürüyordu asbest?Toz gibi maddeler içinde uzun lifler halinde bulunan asbest solunum yoluyla akciğerlere ulaştığında sorun lifleri yok etmeye çalışan vücut akciğerde bir asit salgılıyor, bu asit de akciğer zarında yaralar meydana getiriyor, bu zararlar 8-10 yıl içinde kansere dönüşüyordu. Sonuç tabii ki hastalık, ardından ölüm idi. Kullanımı nedeniyle asbest binlerce insanı hasta etti, verdiği/vereceği zararlar ülkemizde, İzmir-Aliağa’da bulunan Gemi Söküm Tesislerinde, yurt dışından getirilen eski gemilerin sökülüp parçalanması sırasında çıkan/çıkması olası, çevreye ve insana zarar veren asbest nedeniyle gündeme Bakanlığı'nın verilerine göre 2016-2021 arasında Aliağa’da beş yılda 714 gemi söküldü. Hurdalar çeşitli kuruluşlara bilgiler doğruysa parçalanan gemilerden 250 ton asbest çıktı. 74 bin 325 ton da başka tehlikeli atık. Ne oldu bunlar?Resmen açıklandığına göre, ayrıntı vermeden usulüne göre giderildiklerini söylüyor yetkililer. Ancak bu gibi konularda o kadar uygunsuzluk var ki kimse inanmıyor! Aliağa’nın yakınındaki Horozgediği köylülerinin, “hepimiz kanser olduk” çığlıkları doğruysa, o asbest lifleri havaya karışıyor, İzmir’den Bakırçay havzasına kadar geniş bir alanda insanların akciğerlerinde Rafinerisi, Petkim, Termik Santral, Demir Çelik Fabrikası, Liman gibi işletmelerin yaydığı baca gazı ve tozlarla tam bir sanayi kirliliği ortamına dönüşmüş Aliağa’da insanlar bir de Gemi Söküm Tesislerinin yaydığı asbest ve diğer maddelerle karşı tam bir çevre sorunları cehennemi!Dokuz Eylül Üniversitesinden Yaşar Küçükgül’ün verdiği bilgiler göre; Aliağa’da 40 yılda en az 4-5 bin gemi parçalanmış. Bunların arasında sivil gemiler, savaş gemileri, hatta uçak gemileri Kraliyet Donanması’na ait Illustrious, Invincible, Plymouth, Ark Royal, Manchester ve Liverpool uçak gemisi, Hollanda’ya ait Zuiderkruis savaş gemisi, İspanyol uçak gemisi Principe Asturias Aliağa’da parçalanıp, sökümü yapılmış gemilerden. Son 5 senede yaklaşık 10’dan fazla uçak gemisi ve her biri tondan daha ağır “Curise”, Yolcu Gemisi sökülmüş, “halledilmiş”.Bunlar çok büyük sayılar.“Kuito” adlı, Güney Afrika’da Angola’da bir rafineri için çalışan 100 tonluk gemi de bunların arasında. Üstelik bu geminin radyoaktif atık yüklü olduğu ileri Aliağa’nın havasında yıllardır asbest cirit atıyor. Zehir kol de radyoaktif atıklar!Oysa koskoca Avrupa Birliği ülkelerinde sökümü yapılmasına izin verilen gemilerin toplam ağırlığı yılda 100 ton canı kıymetli Asbest gibi kirleticileri istemiyorlar!Ya bizimki?Peki eski gemiler Dünya’nın diğer yerlerinde nasıl sökülüyor?Avrupa’da küçük gemiler dışında böyle bir “iş” yok. Onları da Türkiye’deki gibi deniz kıyısında değil, kuru havuzlarda Pakistan, Bangladeş büyük ölçekli gemilerin sökümünün yapıldığı biri bin para oralarda!Türk Deniz Ticaret Odasının verdiği bilgiye göre bu işin getirdiği benzer sorunlar nedeniyle, Pakistan’ın Belucistan Eyaleti geçenlerde, Gadani’de tanker patlaması sonucu çıkan felaketin ardından gemi söküm işi gemi söküm tesislerinde de sık sık ölümlü iş kazalarının meydana geldiği durum yetmiyormuş gibi şimdi de Brezilya’dan bir Türk firması tarafından satın alınmış “Nae Sao Paola” adlı gemi sökülmek üzere Aliağa’ya getirilmek isteniyor. Gemi 1950’lerin teknolojisi ve malzemeleriyle imal metre uzunluğunda 62 yıllık nükleer-askeri bir uçak gemisi. Kullanım ömrünü ondan kurtulmak istiyor!Bu işe kucak açacak en yakın ülke Türkiye!Dr. Küçükgil, Sao Paolo adlı geminin ton ağırlığında olduğunu, dolara satın alındığını bildiriyor. Yani hurda kirli demir maliyeti ton başına dolar. Oysa günümüzde hurda demirin fiyatı ton başına 450-500 Brezilyalılar bu gemiyi Türkiyeli bir şirkete 6-7 kat daha ucuza satmışlar ki?Akla birçok soru geliyor!Sorulmamalı mı?Yoksa gemiyle beraber içerdiği zehirli atıklar da mı Türkiye’ye gönderiliyor?Değişik kaynaklar Sao Paolo’da 900 ton asbest olduğunu belirtiyor. Böyle bir uçak gemisinde asbest dahil 1300-1500 ton zehirli madde olabileceği ifade bunların hepsi Aliağa’ya gelecek!Ne büyük tehdit!Ne büyük risk!Bir gemide asbest ısı yalıtımı için çelik levhaların arasına yerleştiriliyor. Gemilerin alt kısımlarına, dip tanklarına, kanal ve boru hatlarında asbest var. Miktarı ancak gemi kesilip parçalandıktan sonra dışında sökülen gemiden denize sızan petrol ve yağ, ağır metaller, çeşitli kimyasallar, boyalar, temizlik maddeleri gibi kirleticiler denize dökülüyor, çevreye karışıyor. Aliağa’da aynı anda 8 geminin sökümünün yapılacağı alana, zorlamayla 28 gemi sığdırılmaya çalışılıyor. Yani sıkış tepiş. Bu işi yapan 22 şirket var. Şimdi de bu alanı genişletmeye uğraşıyorlarmış. Yani daha çok sökülecek gemi, daha çok asbest, daha çok önlenmesi, denetlenmesi neredeyse büyük paraların döndüğü bir iş gemi feodal beylerin toprak ağalarının hüküm sürdüğü zamanlarda, onları devirerek dünyada toplumsal açıdan ilerlemeler sağlamıştı. Emek serbestleşmiş, köylü nefes almış, üretim beyler para kazandıkça, servetleri arttıkça tutuculaştılar. Zor koşullarda yaşayan halkın tepkisi çoğaldıkça varlıklarının küçük bir kısmını paylaşmaya razı toplumsal oluşuyla mülkiyetin tekil oluşu onları emperyalist oldular başka halkları da boyunduruk altına aldılar. Yeni pazarların getirdiği zenginliği paylaşım için birbirleriyle tekniği kullanmayı becerip daha çok kazanmanın yollarını buldular. Sonunda küresel bir güç birlikte Dünya’nın üstüne doymuyorlar!Daha çok, daha çok para kazanmak için, direnişle karşılaşmadıkları yerlerde en vahşi yöntemleri kullanmaktan hiç an açık örneği, metan gazının, kirletici işletme tozlarının uçuştuğu bir ortam yaşanıyor Aliağa’da. İş verme gerekçesiyle binlerce işçi kendileri fark etmeden yaşayan binlerce insan çevre kirleticilerle birlikte yaşamak zorunda katma değer kazandırılıyor diye doğa, insan kırıma hiç kimse için hayırlı kirletenleri de kirletir bir gün!Bu nedenlerle, Brezilya gemisinin Aliağa’ya demirlemesine izin bu yetmez!Aliağa’daki gemi söküm tesislerinin insanlarımıza ve doğamıza verdiği zarara tümüyle son sökülecek diye insanların ciğerleri sökülmesin!Sefa
İhale 1037Okuma Süresi 15 saniyeİzmir Aliağa İflas Dairesi, 44 bin 287 metrekarelik arsa, makineler, binalar ile birlikte tümüyle demir çelik fabrikası satıyorİzmir Aliağa İflas Dairesi, 44 bin 287 metrekarelik arsa, makineler, binalar ile birlikte tümüyle demir çelik fabrikası satıyor. Tahmini bedeli 17 milyon 638 bin 541 lira olan fabrikanın ihalesi 25 Eylül 2013 günü saat ile arası Aliağa İcra ve İflas Müdürlüğü'nde gerçekleştirilecek. Alıcı çıkmaması durumunda ise ikinci satış 21 Ekim 2013 günü aynı yer ve saatte için tıklayın!Uğurcan TOKAY/ Demir Çelik FabrikasıDemir Çelik Fabrikaları İzmirİzmir aliağa Satılık Demir Çelik FabrikasıAliağa Demir Çelik Fabrikası İflasİzmir Aliağa Satılık Arsaİzmir Aliağa Satılık Fabrika
aliağa daki demir çelik fabrikaları