🐚 Insanlar Parayı Icat Etmeden Önce Bu Yöntemle Alışveriş Yapardı
Sevgive samimi iletişim özlemi, önce bu dostlukta doyum buldu, ancak kökleri çocukluğuna uzanan güvensizlik, yavaş yavaş samimiyetlerini zehirledi ve Verlaine'in zor geçmişi ile bir araya gelince aralarındaki sevginin kalıcı ol masını engelledi. Sonunda uyuşturucudan medet umma-Beden Asla Yalan Söylemez
Bu konu hem B2C hem de B2B etkileşiminde ciddi faydalar ortaya koyuyor. Burada etkileşim kurulan kişi sadece alışveriş yapan biri değil, bir öğrenci, bir vatandaş, bir hasta ya da B2B ortamında çalışan bir kişi de olabilir. Dijital teknoloji sayesinde insanlar hakkında çok daha fazla şey öğrenme şansına sahibiz.
Bulabirent aslında bir hapishaneydi. ‘Büyük Adamlar Hapishanesi’ Onu annem tasarladı. Gerek olmadığı hâlde içinde olmayı istedi. Yanlış bir işe kalkışmak istemiyordu. Atom bombasını icat eden aşağılık insanlar gibi olmak ve beddua yemek istemiyordu. Önce kendi üzerinde denemek istedi bunu. Ve”
Buhesapça biz elektrik süpürgesinin icat edilmiş olduğunu bilmeyen andavallılar oluyorduk. Ben bir ara, “Bakın, evde hiç halı yok, sadece küçük küçük kilimler” diyecek oldum; ama saçmalamanın âlemi yoktu.
sistemiyleçalışıyor. Birkaç yıl önce, Wall Street Journal’da, bu yöntemle çalışan şirketlerin, özel pazarlamacılık için başvuran kilerden, yaratıcılık ve girişkenlik sahibi olanları ELEMEK üzere düzenlenmiş bir kişilik testinden geçmesini istediğini yazıyordu; bunun nedeni ise, bu tür kişilerin özel
Butür koğuş ortamında psikopat, cani, katil, v.s gibi sesini gür çıkaran insanların gölgesinde ve onlara katlanmaya mahkum olmuş, mahkumlar vardı. Bu tür insanlar, iki kere mahkum oluyordu. Belki bu onlar açısından bir iç hesaplaşma, geçmişteki hatayı analiz etme ve tövbeye doğru adım atamaya bir vasıta olabiliyordu.
29 f ÜNİTE 2/C Y A B A N C I L A R İ Ç İ N T Ü R K Ç E Ö Ğ R E T M E N K İ T A B I. 4. Öğrencilerden soruları metne göre cevaplamalarını. isteyiniz. 1. Balık yemek, kanseri, kalp ve damar hastalıklarını, depres-. yonu, kolesterolü, tansiyonu, Alzheimer’ı önlüyor. 2.
Nancybu şekilde hisseden 34 yaşında iki çocuk annesi bir kadındı. 6 yıl önce ilk kocasından boşanmış ve çok yakın bir zamanda yeniden evlenmişti. Üniversiteyi yan-zamanlı bitirmişti ve genellikle canlı, is tekli ve ailesine oldukça bağlı biriydi.
Daha önce hiç görmediğimiz bir çiçek türü ve bu ortamda yetişebilmesi çok ilginç, böyle bir ortamda bile büyüyorum edasıyla, gösterişli bir çiçek. İnternetten bu çiçeklerin "Kum Zambağı" olduğunu, türün tükenmekte ve koruma altında olduğunu öğreniyoruz, koparmanın cezası büyükmüş, nasıl kontrol edeceklerse?
GiNF3. Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar Editörün Seçtiği Fırsatlar Daha Fazla Bu Konudaki Kullanıcılar Daha Az 3 Misafir - 3 Masaüstü 5 sn 4Cevap 0Favori 120Tıklama Daha Fazlaİstatistik Konu İstatistikleri Son Yorum 2 yıl Cevaplayan Üyeler 4 Konu Sahibinin Yazdıkları 1 Ortalama Mesaj Aralığı 1 saat 40 dakika Son 1 Saatteki Mesajlar 1 Konuya En Çok Yazanlar scientia 1 mesaj RevengeRain 1 mesaj UlusBaker 1 mesaj 1 mesaj Konuya Yazanların Platform Dağılımı Masaüstü 2 mesaj Mobil 1 mesaj Uygulama 1 mesaj Konuya Özel Ve sen o kurşunu yememiş gibi davranırsan/kurşundan etkilenmezsen, diğer insanlar da o kurşunu yememişsin gibi algılarlar hatta eskisinden daha büyük bir sosyal statüye sahip kurşun yemeden, delik deşik olmuş biri gibi davranmak da var bu en zararlı seçenek olur. benim sırtıma vuranınben anlına sıkarım Kahrol düşman. Al sana bombe Sayfaya Git Sayfa
28 Ocak 2008 0013 KaMgA Kapalı ben b ihtimalle tam fonksiyonlu mutfak robotu yapardım...yemek yapıp masa kuracak bide bulaşık yıkayacak o kadar 28 Ocak 2008 0015 Aurora Kapalı sürer sürmez kuruyan oce. 28 Ocak 2008 0459 aliberan Memur ışınlamayı ıcat etsin artık biri ya... 28 Ocak 2008 2240 hicran-ı aşk Daire Başkanı camlarını yagmurlu havada kendılıgınden kurulayan gözlukbıktım artık yaa yagmurda yüürmeyı cok sevıyorum ama gözlukle olmuyorrrrrr 28 Ocak 2008 2249 billythekid Kapalı bakkaldan ekmek alıp gelen robot çocuk yapardım omo reklamlarındaki gibi ama ıslandıkça koşturmayan cinsten 28 Ocak 2008 2256 eNyAKıŞıKLıÖğReTMeN Aday Memur ehehe ben geldimm. 28 Ocak 2008 2331 KaMgA Kapalı iyilik/kötülük tartısına ihityaç var ama ben yapamam bu ikisi arasında tarafsız olamam çünkü... 28 Ocak 2008 2340 güzelcapon Kapalı şööyyle bi görünmes olsam,istediğim yere girip çıksam,bi dinlesem ne konuşuluyo,bi baksam neler yapılıyo..olmas mı 29 Ocak 2008 0038 tiribilans Kapalı deneme yanılma makinası!insanları o makinanın içerisine koyup idolleri ile halihazırdakileri karşılaştırmalarını sağlardım. ama işte o zaman da bu dünyanın kıymeti kalmazdı!! 31 Ocak 2008 0902 hicran-ı aşk Daire Başkanı ... 31 Ocak 2008 0912 AnKaRa CaDıSı Şube Müdürü aldatmayan,unutmayan,bırakıp gitmeyen sadık erkek.... 31 Ocak 2008 0923 Öz&GÜN Aday Memur Ankara Cadısına; -Senin bu dediğini icat etse etse, ancak bir kadın bilim adamı icat ederdi heralde! 31 Ocak 2008 0937 AnKaRa CaDıSı Şube Müdürü e bende kadın bilim adamı olcaktım saten .... ne dediğini pek anlamadım ama sen anladıysan biras daha detay yaz şimdi çıkıyorum okurum ama sora.. 31 Ocak 2008 0943 dmns Şef merhametli erkek 31 Ocak 2008 0957 hulyaeyup Aday Memur zaman makinası bide bir yerden bir yere ışınlanarak hemen gidebilmeyi 31 Ocak 2008 0958 Öz&GÜN Aday Memur Eğer kadınlar olmasaydı, hiç bir erkeğin aklına "dudak ruju" icat etmek gelmezdi...Şimdi daha önce yazdıklarımla, bu küçük örneğimi eşleştirirseniz anlayacağınızı umarım.. Yine bişi anlamadım diyorsanız ne diyeyim "Bırakın dağınık kalsın!".. Boşver..Ayrıca o kıymetli zamanınızı "aldatmayan,unutmayan,bırakıp gitmeyen sadık erkek..." icat etmek için harcamayın.. Çünkü ondan zaten var! Saygılar.. 31 Ocak 2008 1317 hicran-ı aşk Daire Başkanı 31 Ocak 2008 1320 AnKaRa CaDıSı Şube Müdürü ÖZ&GÜN bana nie denk gelmiyoo onlardan varsa?? 31 Ocak 2008 1340 pencs Kapalı ışınlanmayı icat ederdim... zaman kaybı olmadan sevdiklerimi ve merak ettiğim yerleri görüp gelmek isterdim... 03 Şubat 2008 1116 hicran-ı aşk Daire Başkanı gncel Toplam 40 mesaj
Erkan Doruk 3 Ekim 2018 Teknolojik gelişmelerin hayallerimizden hızlı ilerlediği bir dönemdeyiz, hayal ettiğimiz çoğu şey bir anda karşımıza çıkabiliyor. Bazen “şöyle bir şey olsa ne kadar güzel/faydalı/işlevsel olur” diye düşünürken ertesi gün o şeyin zaten icat edilmiş olduğunu görüyorsunuz. Mesela hem normal havada hem de soğuk havalarda giyebileceğiniz bir ceket olsa ya da üzerinden geçerken arabayı sarsmayan hız tümsekleri yapılsa… İşte bunların hepsi zaten var, sadece siz henüz görmemişsiniz. Biacaip sizler için “keşke olsa” diyeceğiniz, ama zaten var olan gelecekten kopup gelen 23 icadı buldu. 1. Xiaomi tarafından üretilen her mevsime uygun mont. 50 dereceye kadar sıcaklıklara dayanan bu mont kış ayları için de son derece ideal. Ayrıca klasik kabanlar gibi 10 kilo değil, taşıması son derece kolay ve hafif. 2. Gözü cep telefonunda olan insanlar için yere monte edilen trafik ışıkları. Kafanız öne eğik yürürken de karşıya geçip geçemeyeceğinizi görmeniz mümkün olabiliyor. 3. Dahili şarj ünitesi bulunan kanepe. Sanırız bu şarj ünitelerinin yavaş yavaş evdeki tüm eşyalarda dahili bir parça olarak sunulması gerekecek. Kanepe ile başlanmış. 4. Suyu süzülsün diye beklemeye son, kapalı mekanlara girerken ıslak şemsiyenizi bu kurutucudan geçirip kurutmanız mümkün. Ne gereği var diye düşünmeyin, zamandan tasarruf sağladığı gibi yere damlayan suların oluşturduğu hasarları, temizlik maliyetlerini, kayıp düşme gibi kazaları, vs. önlüyor. Basit ve gereksiz gibi görünse de aslında son derece faydalı bir icat. 5. Çift taraflı ekran. Belki henüz tam olarak nasıl istifade edeceğimizi bilemeyebiliriz, ancak sadece TV olarak düşünmemek lazım. Tıp, oyun sektörü, iş yaşamı gibi pek çok alanda kullanışlı olabilecek bir icat. 6. Güneş ışığında renk değiştiren botlar. Düşünsenize bir ayakkabının 3-4 rengine, tek ayakkabı fiyatına sahip olabilirsiniz. 7. Robot saksı. Bitkinin olabilecek en iyi şekilde gelişmesi için gayret gösteren bir arkadaş, bir nevi yeni nesil evcil hayvan. Işığın geldiği yöne göre hareket ediyor, bitkinin suya ihtiyacı olduğunda “suya ihtiyacım var” dansı yapıyor. 8. Dahili kahve makinesi bulunan oyun PC’si. Artık gece boyu ayık bir şekilde oyun oynamak mümkün! Bunu ofis bilgisayarları için de yaptığınızı düşünsenize, kahve almak için mutfağa gitmeye gerek yok, bilgisayarından doldur iç, sıcacık. 9. Kapandığında şeffaflaşan TV. Duvarınızda simsiyah kocaman bir dikdörtgen yok. Onun yerine bulunduğu ortam ile bütünleşen, estetik bir TV ünitesi var. 10. USB portu bulunan piller. Artık pilleriniz için ayriyeten bir şarj cihazı edinmenize gerek yok, çünkü bu pilleri üzerilerindeki USB portu sayesinde şarj etmek mümkün. 11. Daha aza yer kaplayan yangın asansörleri. Yangın merdivenleri gibi döne döne inmiyor, iki veya üç sıra halinde balkon alanını kullanarak insanları tahliye ediyor. Hem çok daha hızlı hem çok daha az yer kaplıyor hem de çok daha güvenli. 12. Çok basit, limonu sıkarken çekirdekleri yemeğinize düşmesin diye icat edilmiş limon filesi. Bu ne ya, böyle icat mı olur? Diye düşünmeyin, icat dediğiniz illaki teknolojik, elektronik bir şeyler olmak zorunda değil. İnsanın önemli bir sorununa derman olan bu file listede yer almayı en çok hak edenlerden. 13. Havalimanının bekleme alanındaki kaydırak. Havalimanında beklemek zorunda kaldıysanız, hele hele yanınızda sıkılan çocuklar varsa bu icadın kıymetini daha iyi anlarsınız. 14. Araç kapısı koruyucu. Derhal tüm araçlarda zorunlu hale getirilmesi gereken harika bir icat. Arabanın kapısını açtığınızda çıkarak kapı kenarlarını korumaya alıyor. Böylece başka araçlara, duvara, vs. çarpsanız dahi ne sizin kapınız ne de başka araçların boyası zarar görmüyor. 15. Açılır kapanır trafik levhası. Trafik levhaları çok pahalı şeyler, öyle ufak tefek göründüklerine bakmayın. O halde çeşitli şekillerde kullanımı mümkün olsa harika olmaz mı? Bak işte burada olmuş, lazımken aç, işin bitince kapat nefis. 16. Newton sıvısı dolu hız tümseği. Bu ne şimdi diyebilirsiniz, bu harika bir icat. Bu hız tümseğinden hız sınırının altında biz hızla geçerseniz tümsek sıvı dolu gibi davranıyor, yani geçtiğinizi hissetmiyorsunuz bile. Ancak hız sınırının üstünde bir hızla girerseniz tümsek sertleşiyor ve gerçek bir hız tümseği oluyor. 17. Tuvaletli tabure. Bu da ne demek derseniz, Japonya’da asansörlerde normal zamanlarda tabure olarak kullanabileceğiniz bu şey, asansörde kalmanız durumunda bir tuvalet oluyor. Bu Japonlar ne acayip insanlar ya, bunu bile düşünmüşler. 18. Çok meşgul insanlar için 3’üncü kol. Size çok gereksiz gibi görünebilir, ancak iki elini de kullanarak yoğun bir şekilde çalışmak zorunda kalan insanlar için, engelli kişiler için faydalı bir icat. Düşünsene bir yandan batak oynuyorsun, o sırada bu oraleti ağzına getiriyor… 19. Yazın serin, kışın sıcak tutan mont. Bu Grafen Mont yeni bir malzemeden imal ediliyor, klima gibi ama değil öyle düşünün. 20. Sadece ileri değil yana doğru da hareket eden otomobil lastikleri. Paralel park etme konusunda sıkıntı yaşayanlar için ideal. Ayrıca çok dar, tek araçlık yerlere girmek ve buralardan çıkmak için de birebir. 21. Teleskopik lensler. Teleskopik büyütme özelliğine sahip, görüş keskinliğini üç kat arttıran bu lenslerle Ay yüzeyini görmek mümkün. Kullanım alanlarını hayal etmeye çalışın, resmen bir süper kahraman ekipmanı. 22. Yönü değiştirilebilen koltuklar. Arkadaşlarınızla karşılıklı oturup uzun yolculukları keyifli hale getirmek için icat edilmiş. Ters gidemem ben diyorsanız, değiştirin yönünü olsun bitsin. 23. Yutulabilen dijital endoskopi kamerası. Artık çubuk sokmalı endoskopi uygulamalarına son. Bunu yutuyorsunuz, bağırsağa indikten sonra içindeki kamera vasıtasıyla doktor her bir şeyi inceleyebiliyor.
İcatlara Genel Bir Bakış Ağırlık Ve Ölçü Birimleri Ağırlık ve Ölçülere ilişkin ilk sistemler eski Mısır ve Babil'de geliştirildi. Bunlar tarım ürünlerini tartmak, ekili arazileri ölçmek ve ticaret işlemlerini standartlaştırmak için gerekliydi. 3500 dolaylarında teraziyi icat eden Mısırlıların standart tartı ağırlıkları, ayrıca cubit denen, yaklaşık 52 cm'ye eşit bir uzunluk ölçme birimleri vardı. Babil hükümdarı Hammurabi'nin 1792-1750 arasındaki buyruklarını içeren "Hammurabi Yasaları" adlı belgede de, standart tartılardan, farklı ağırlık ve uzunluk birimlerinden söz edilmekteydi. Eski Yunanlılar ve Romalılar dönemlerine gelindiğinde, teraziler, ölçekler ve cetveller günlük yaşamın birer parçası haline gelmişti. Günümüzün ağırlık ve ölçü sistemlerinden İngiliz birimleri ayak, libre 1300'lerde, dünyanın büyük bölümünde benimsenen metrik sistemin birimleriyse metre, gram 1790'larda Makinesi Buharın sağladığı güç, insanları yüzyıllarca büyüledi. Eski Yunan bilginleri 1. Yüzyılda buharın insanlar tarafından kullanılabilecek bir enerji taşıdığının farkına vardılarsa da, eski Yunanlılar aygıtları işletmek için buhar gücünden yararlanmayı denemediler. İlk buhar makineleri XVII. yüzyıl sonlarında Worcester markisi ve Thomas Savery gibi mühendisler tarafından tasarlandı Savery'nin makinesi, maden ocaklarındaki suyu dışarı pompalama amacına yönelikti. Gerçek anlamda kullanışlı ilk buhar makinesinin tasarımcısı Thomas Newcomen, 1712'de ilk makinesini yaptı. İskoç alet yapımcısı ve mucit James Watt da, buhar makinesinin daha da geliştirdi. Yaptığı makinelerde buhar ana silindirin dışında yoğunlaştırılıyor, silindiri sırayla ısıtıp-soğutma gereğini ortadan kaldıran bu düzenleme, ısı tasarrufu sağlıyordu. Ayrıca fabrikalarda ve maden ocaklarında, pistonu harekete geçirmede buhar gücünden yararlanılması da, makinelerin verimliliğini artırdı yeni buhar makineleri çok geçmeden fabrikalar ve maden ocakları için önemli bir enerji kaynağı haline geldi. Sonradan boyutların küçültülmesi ve basınç düzeyinin yükseltilmesi gibi yenilikler, buhar makinesinin lokomotiflerde ve gemilerde de kullanılmasını Ve İplik Eğirme İlk insanlar soğuktan korunmak için hayvan postları kullanmakla birlikte, günümüzden yaklaşık yıl önce bez yapmayı öğrendiler. Bu iş için önce yün, pamuk, keten ya da kenevir, bir iğ kirmen yardımıyla eğrilerek iplik haline getiriliyor, elde edilen ipliğin daha sonra dokunmasıyla da bez elde ediliyordu. İlk dokuma aygıtları büyük bir olasılıkla iki değnekten oluşan basit bir çerçeve biçiminde yapılıyor, değneklerle tutulan ve "çözgü" adı verilen birbirine paralel ipliklerin arasına, "atkı" adı verilen bir iplik sıkıştırılıyordu. "Dokuma tezgahı" adı verilen daha sonraki aygıtlarda, atkının daha kolay geçirilmesini sağlamak için çözgüleri birbirinden ayıran çubuklar yerleştirildi, ayrıca, "mekik" denen bir tahta parçası eklendi Bir iplik makarasının takıldığı mekik, birbirinden ayrılmış çözgü iplikleri arasından geçiriliyordu. XVIII. Yüzyıldaki sanayi devrimi sırasında işlemleri otomatikleştiren birçok yöntemin bulunmasına karşın, iplik eğirme ve dokumanın temel ilkeleri, günümüze kadar değişmeksizin kalmıştır. Sanayi devriminin getirdiği yenilikler arasında, çok sayıda ipliğin aynı anda eğrilmesini sağlayan çıkrık makinesi ile geniş kumaş parçalarının büyük hızla dokunmasına olanak veren "uçan mekik" Aletleri Eski atalarımız günümüzden yaklaşık 3,75 milyon yıl önce ayakta durmayı öğrendiler ve çayırlarda yaşamaya başladılar. Yeni işlerde kullanılabilecek biçimde serbest kalan elleriyle, hayvan leşlerinden işe yarar şeyler çıkarmaya ve bitkisel yiyecekleri toplamaya yöneldiler. Zamanla bu işler için el aletleri geliştirdiler. Etleri kesip parçalamak ve kemikleri kırarak içlerindeki iliği çıkarmak amacıyla çakıllar ve taşlar kullandılar. Sonraları, daha iyi kesmeleri için, taşların kenarlarını yonttular. Yaklaşık yıl kadar önce, çakmaktaşına biçim verilerek ilk baltalar ve mızrak uçları yapıldı; ayrıca, kemikler sopa ve çekiç olarak kullanılmaya başlandı. İnsanoğlu günümüzden yaklaşık yıl önce de ateşi buldu. Böylece yiyecekleri pişirebilecek duruma gelen yakın atalarımız, yaban hayvanlarını avlamak için el aletleri yarattılar. Tarım yapmaya başladıklarında da, daha farklı aletlere gereksinme Ve Elektrik İle Çalışan Ürünler Elektrik üretme yöntemi 1831'de ABD'li bilim adamı Michael Faraday 1791-1867 tarafından bulunduysa da, elektriğin evlerde kullanılması, ancak yıllar sonra gerçekleşti. Önce fabrikalar ve büyük şirketler, kendi jeneratörlerini kurarak, aydınlanmada elektrikten yararlandılar. Telli filamanlı elektrik ampulü, 1879'da piyasaya sürüldü ve ilk büyük elektrik santralı 1882'de New York kentinde kuruldu. Zamanla insanlar elektrikli ev aletlerinin ev işlerinde nasıl kolaylık sağladığını gördüler ve ilk vakumlu süpürge gibi mekanik aletlerin yerini, daha verimli elektrikli aletler aldı. Batı toplumlarının orta sınıflarında ev işleri için hizmetçi çalıştırma alışkanlığının gerilemesiyle birlikte, daha az emek gerektiren aletler hızla yaygınlaştı. Mutfak mikserine ve saç kurutma aygıtına 1920'lerde elektrikli motor takıldı. Elektrik akımının ısıtıcı etkisinden yararlanmaya dayanan elektrikli çaydanlıklar, mutfak fırınları ve ısıtıcılar da aynı dönemde ortaya çıktı. Bu aygıtlardan bazıları, günümüzde kullanılanlara çok yakın biçimde Ve Enerjiden Yararlanma Tarihin başlangıcından bu yana insanlar, daha kolay ve daha verimli iş yapmalarını sağlayacak enerji kaynakları aradılar. Bu yönde atılan ilk adım vinç ve ayak değirmeni gibi makineleri kullanma yoluyla insanın kas gücünün daha etkili duruma getirilmesi oldu. Çok geçmeden at, katır, öküz gibi hayvanların kas gücünün insanınkinden çok daha büyük olduğu anlaşılınca hayvanlar ağır yükleri çekmek ve değirmenlerde çalışmak için eğitildi. Zamanla rüzgar ve sudan da enerji kaynağı olarak yararlanılabileceği öğrenildi ve ilk yelkenli gemiler günümüzden yaklaşık yıl önce Mısır'da yapıldı. Romalılar, 1. Yüzyılda tahıl öğütmek için su değirmenleri kullanmaya başladılar. Su enerjisi daha sonra da önemini korudu ve günümüze kadar yaygın biçimde kullanıldı. İnsanların tahıl öğütmede daha verimli bir yöntem bulmaya yönelmesiyle ortaya çıkan yeldeğirmenleri, Ortaçağ'da Avrupa'da adım adım batıya doğru Fotoğraf makinesinin icat edilmesi, ilk kez her türlü nesnenin aslına uygun görüntüsünün kısa sürede elde edilmesini sağladı. Bu icat optik ile kimyanın bileşimi sonucunda gerçekleştirildi. Güneş'in görüntüsünün bir perdeye düşen izdüşümü, IX. Yüzyılda Arap gökbilimcileri tarafından onlardan önce de Çinliler tarafından incelenmişti. XVI. yüzyılda Canaletto gibi İtalyan ressamları düzgün çizim yapmalarına yardım eden mercekler ve camera obscura karanlık kutu gibi araçlar kullanıyorlardı. Alman anatomi profesörü Johann Heinrich Schulze, 1725'te, cam şişe içindeki gümüş nitrat çözeltisinin güneş ışığı altında kaldığında siyah renge döndüğünü fark etti. 1827'de, metal bir levhanın ışığa duyarlı bir maddeyle kaplanmasıyla, ilk kez bir nesnenin kalıcı görsel kaydı Yolculukları , Gemi Seyir ve Yerölçümü İnsanların tekneyle daha çok yolculuk etmeye başlamalarıyla birlikte, gemicilikle ilgili seyir becerilerinin önemi arttı. Gemi yolculukları büyük bir olasılıkla günümüzden yıl kadar önce, Mısırlıların ve Babillilerin ticaret etkinliklerine bağlı olarak Nil ve Fırat ırmaklarında başladı. Mısırlılar ayrıca, piramitler gibi büyük yapıların yaratılmasında temel önem taşıyan yerölçümünün gelişmesine de öncülük ettiler seyir ve yerölçüm, birbirleriyle ilişkili alanlardır; çünkü her ikisi de açıların ölçülmesiyle ve uzaklıkların hesaplanmasıyla uğraşır. 500'e doğru önce eski Yunanlılar, sonra da Araplar ve Hintliler gökbilimin, geometrinin ve trigonometrinin temellerini atarak, usturlab, pusula gibi ilgili aletleri yaptılar. Gök cisimlerinin hareketlerinin ve açılar ile uzaklıklar arasındaki ilişkinin anlaşılması sayesinde, Ortaçağ'da gemiciler, karadaki işaret noktalarına başvurmaya gerek kalmaksızın, denizde yollarını bulmalarını sağlayacak bir enlem ve boylam sistemi yaratmayı başardılar. Romalıların düzgün işleyen yerölçüm aletlerinin yaygın biçimde kullanılmasına öncülük etmesinden sonra, Rönesans mimarları da bunlara, en önemli yerölçüm aleti olan teodoliti İnsanlar çok eski zamanlardan başlayarak sayı saymayı ve hesap yapmayı öğrendilerse de, hesaplama ancak mal alım satımının başlamasıyla büyük önem kazandı. Sayma ve hesaplama işlemlerinde parmaklar dışında kullanılan ilk yardımcı araçlar, birden ona kadar sayıları temsil eden küçük çakıl taşlarıydı. Mezopotamyalılar günümüzden yaklaşık yıl önce, toprağı kazarak içine çakıl taşlarının koyulabileceği bir dizi dik oluk açtılar Çakıl taşlarının bu olukların birinden öbürüne aktarılmasıyla basit hesaplar yapılabiliyordu. Daha sonraları Çin'de ve Japonya'da yüzleri, onları ve birimleri temsil eden boncuk sıralarından oluşan abaküs ya da abakus, abak kullanıldı. Bunu izleyen atılımlar çok uzun bir aradan sonra, ancak XVII. yüzyılda logaritma cetveli, sürgülü hesap cetveli ve basit mekanik hesap makinesi gibi yardımcı hesap aygıtlarının icat edilmesiyle İlk yapay ışık ateşten elde edildi; ama ateş tehlikeliydi ve sağa sola taşınması zordu. Sonra yıl kadar önce insanlar, yağların yakılmasıyla ışık elde edilebileceğinin farkına vardılar ve böylece ilk lambalar ortaya çıktı. Bunlar içi oyulmuş taşların içine hayvan yağı doldurulmasıyla yapılan kandillerdi. Bitki liflerinden yapılma liflerin konduğu lambalarsa, 1000 dolaylarında geliştirildi. Başlangıçta içinden fitilin geçtiği basit bir olukları vardı; sonradan fitil bir memenin içine yerleştirildi. Mumlar günümüzden yaklaşık yıl önce ortaya çıktı mum, çevresi balmumuyla ya da donyağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun ya da donyağının bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçak. Bu bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ lambasıdır. Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı XIX. Yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları olmayı sürdürdüler. Elektrikle aydınlatma, çok daha yakın bir dönemde kullanılmaya Yanmalı Motor İçten yanmalı motor "içten patlamalı motor" da denir, ulaşım alanında neredeyse tekerleğin yol açtığı kadar büyük bir devrim yaratmış, ilk kez küçük ve randıman oranı nispeten yüksek bir motor kullanma olanağı, otomobilden uçağa kadar bir dizi taşıtın üretilmesini sağlamıştır. İçten yanmalı bir motorun içinde bir yakıtın tutulmasıyla enerji yaratılır. Yakıtın yanması "silindir" adı verilen bir boru içinde gerçekleşir. Yanma sırasında ortaya çıkan sıcak gazlar, bir pistonu silindir boyunca aşağı iter. Pistonun hareketi tekerlekleri döndürmek ya da makineleri çalıştırmak için gerekli enerjiyi üretir. Belçikalı mucit Etienne Lenoir 1822-1900 tarafından 1860'ta yapılan ilk kullanışlı içten yanmalı motor gazla çalışıyordu. Alman mühendis Nikolaus Otto 1832-1891, 1876'da daha gelişmiş bir motor yaptı. Pistonun dört hareketiyle yaratılan enerjiyle çalıştığı için "dört zamanlı" adı verilen bu motorun Gottlieb Daimler ve Karl Benz tarafından geliştirilmesi, 1885'te ilk otomobilin üretilmesine olanak Işınlı Tüp Elektriğin özelliklerini araştıran İngiliz fizikçi William Crookes, 1887'de, bu amaçla, elektrot olarak iki metal levhanın yer aldığı bir cam tüp kullanmayı düşündü. Yüksek bir voltaj uygulandığında ve tüpün içindeki hava dışarı boşaltıldığında, iki elektrot arasından geçen elektrik, tüpün içinde bir ışıltıya yol açıyor, bir vakum ortamına yaklaşacak ölçüde basıncın düşmesiyle birlikte ışık sönüyor, ama camın kendisi ışıldamayı sürdürüyordu. Crookes'in "katot ışınları" diye adlandırdığı ışınlar, aslında gözle görülmeyen bir elektron akışıydı. Daha sonra Ferdinan Braun, uç tarafı katot ışınları çarptığında ışıldayan bir maddeyle kaplanmış bir tüp yarattı. Bu tüp, televizyonlardaki modern alıcı tüpünün öncüsü Basımı Basımcılığın başlamasından önce her kitabın nüshalarının, zahmetli bir çalışmayla tek tek elle yazılarak çoğaltılması gerekiyordu. Kitap basımına VI. Yüzyılda Çinliler ve Japonlar öncülük ettiler. Bu iş için harf ya da işaretlerin ve resimlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyor, bir kağıt tabakası mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında, oymanın kabarık kesimleri aracılığıyla hat ya da işaretler ile resimler kağıda geçiyordu. Basımcılıkta en büyük ilerleme, harf dizgisinin icat edilmesiyle sağlandı. Bu yöntemde küçük kalıplara işlenmiş harfler satır halinde dizilebiliyor ve daha sonra sökülüp yeniden kullanılabiliyordu. Gene Çinlilerin XI. Yüzyılda buldukları harf dizgisi, Avrupa'da ilk olarak XV. yüzyılda kullanıldı. Bu gelişmenin en önemli öncüsü Johannes Gutenberg, harf dizgisini ucuz ve çabuk uygulamayı sağlayan tipo baskı tekniğini geliştirdi. Gutenberg'in 1430'ların sonlarındaki çalışmalarından sonra, bu tekniğe dayalı basımcılık Avrupa'nın her yanına hızla Ve İşçiliği Altın ve Gümüş doğada metal halde bulunan minerallerdir. İnsanlar çok eski çağlardan başlayarak toprakla karışık buldukları bu metalleri basit süs eşyalarının yapımında kullanmaya başladılar; ama işleme açısından ilk yararlı metal bakır oldu bakırın, yoğun bir ateşte ısıtılarak kayaçlardan, yani filiz yataklarından çıkarılması gerekiyordu. İki metali birbirine karıştırarak tuncun elde edilmesiyle ikinci adım atıldı; bakır ve kalayın alaşımı olan tunç sağlamdı ve paslanma ya da çürüme sorunu yoktu "Döküm" denen işlemle tunca biçim veriliyordu. Tuncun sağlam olduğu kadar da kolay işlenir olması, kılıçtan mücevhere kadar pek çok şeyin bu metalden yapılmasına yol açtı. Demir, ilk olarak 1500 dolaylarında kullanıldı; demir filizinin ağaç kömürüyle yakılması, saf olmayan bir metal elde etmeyi sağlıyordu. Demir yataklarının bol, ama demirin eritilmesinin güç olması nedeniyle başlangıçta demiri işlerken, dökümden çok, çekiçle dövme yönteminin kullanılması Camlar Optik bilimi ışık ışınlarının bir ortamdan başka bir ortama geçerken kırılması olgusuna dayanır. Çinliler daha X. Yüzyılda, bükey yüzeyli cam parçalarının -yani merceklerin- ışığı nasıl kırdığını biliyorlardı. Avrupa'da XIII. Ve XIV. Yüzyıllarda merceklerin özellikleri görme bozukluklarını düzeltme amacıyla kullanılmaya başlandı ve gözlükler ortaya çıktı. Daha sonraları makyaj yapmada ve saç taramada yardımcı bir araç olarak kullanılmak için parlak metalden aynalar yapıldı. Ama çok küçük şeyleri büyütmeyi ve uzaktaki nesneleri daha belirgin bir görüş odağına getirmeyi sağlayan daha güçlü optik aletlerin yapımı, ancak XVII. yüzyılda gerçekleştirilebildi. Bu dönemin önemli gelişmeleri arasında yüzyılın başlarında ortaya çıkan teleskop ile 1650'ye doğru icat edilen mikroskop Ve Petrol Ürünleri Petrol 1850 yıllarında keşfedilmiş ve daha sonraki yıllarda Petrolden yan ürünler elde edilmeye kolayca çeşitli biçimler verilebilen gereçlerdir. Önceleri başka gereçlerin taklitlerini yapmada kullanmışlar, sonra kendilerine özgü yararlı özellikler taşıdıkları anlaşılmıştır. Plastikler uzun ve zincir biçimli moleküllerden oluşur; bu yapı "polimerleşme" adı verilen, küçük moleküllerin birbirine bağlanmasını sağlayan bir süreç sonunda ortaya çıkar. Plastiklerin özel nitelikleri de, bu uzun moleküllerden kaynaklanır. İlk plastik olan "parkesin", bitkilerin çoğunda bulunan ve zincir görünümlü bir molekül olan selülozdan yapılmış, bütünüyle yapay gereçten hazırlanmış ilk plastik olan bakalitse, 1909'da bulunmuştur. Kimyacılar 1920'li ve 1930'lu yıllarda petrolde bulunan maddelerden plastik türleri yapmanın çeşitli yollarını geliştirmişler, bu çabalar farklı ısı, elektrik, optik ve kalıba dökme özellikleri taşıyan bir dizi gerecin hazırlanmasını sağlamıştır. Günümüzde polietilen, naylon, akrilik gibi plastikler, yaygın biçimde Günümüzden yaklaşık yıl önce, eski Yunan bilgini Thales, bir kumaş parçasını fosil ağaç reçinesinden oluşmuş sarı bir kayaç türü olan kehribara sürterek, küçük elektrik kıvılcımları elde etmişti. Ama insanların bu gücü denetim altına alarak, düzenli bir elektrik akımı sağlayan pili üretmeyi başarmaları için aradan çok uzun bir zaman geçmesi gerekliydi. 1800'de Alessandro Volta 1745-1827, yaptığı ilk pile ilişkin ayrıntıları yayınladı. Volta pili belirli çözeltiler ile metal elektrotlar arasındaki kimyasal tepkimeden yararlanma yoluyla elektrik üretiyordu. John Frederick Daniell 1790-1845 gibi başka bilim adamları, elektrot yapımında farklı gereçler kullanarak Volta'nın tasarımını geliştirdiler. Günümüzün pilleri de aynı temel tasarıma dayanmakta, ama yapımlarında modern gereçler Radyonun temelleri Guglielmo Marconi'nin Bologna yakınlarındaki evinin tavanarasında yaptığı deneylerle atıldı. Havadan mesaj göndermek için radyo dalgalarından yararlanma düşüncesine kapılan Marconi, uzak yerler arasında telsiz iletişimi olanaklı kılarak ve "ticari eğlence" yaşamını dönüşüme uğratarak dünyayı değiştirecek bir icat gerçekleştirdi. Marconi'nin kullandığı verici Heinrich Hertz tarafından geliştirilmiş bir elektrik kıvılcımı jeneratörüydü. Jeneratörün yaydığı radyo dalgaları, Fransız Edouard Branly'nin icat etmiş olduğu bir "alıcı" tarafından yakalanıyor, alıcı daha sonra radyo dalgalarını bir elektrik akımına dönüştürüyordu. Marconi, 1894'te oda içinde gönderilen radyo sinyalleriyle çalan bir elektrikli zil yapıp, sonraki sekiz yıl içinde Atlas okyanusu üstünden km'yi aşan radyo mesajları göndermeyi başardı.
insanlar parayı icat etmeden önce bu yöntemle alışveriş yapardı