🦙 Ipek Yolu Için Yapılan Savaşlar
İpek özellikle de, XIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla değin, Batı ülkeleri-nin uluslararası değişim ve zenginliklerinin başlıca kaynağı olmuştur (İnalcık, 2000a, s.269). Çin-Batı yolu için ilk kez, XIX. yüzyılda Alman coğrafyacı ve jeo-log Ferdinand von Richthofen, “Büyük İpek Yolu” deyimini kullanmış
Yolların şâhı “İpek Yolu”. "Böylesine uzak coğrafyalara uzanan ve medeniyetleri etkileyen bir yol elbette ki herkesin onu elde edip güç kazanmak istemesine sebep olmuştur. Bazen devletlerarası sorunlar bu yolun güvenliğini tehlikeye atmış bazen ticaretin kesintiye uğramasına sebep olmuştur." Hatice Hümeyra Bal yazdı.
İpek Yolu haberleri, son dakika İpek Yolu haber ve gelişmeleri burada. Mevlüt Çavuşoğlu: Ermenistan ile Yapıcı Diyaloğumuzu Devam Ettirmek İstiyoruz
İpekYolu üzerindeki en önemli durak: Türkmenbaşı Uluslararası Limanı. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Ekselansları Gurbanguly Berdimuhamedov’un kalkınma vizyonu kapsamında hayata geçirilen projelerden biri olan Türkmenbaşı Uluslararası Limanı, artık genişletilen kapasitesi ile İpek Yolu’nun merkezinde faaliyet gösteriyor.
BAHARAT YOLU. Hindistan ve Malezya'dan başlayıp Basra Körfezi'ne ve Kızıldeniz yoluyla Doğu Akdeniz kıyılarına ulaşır.. Ticaret mallarından bazıları; ipek, baharat, porselen, kağıt, değerli madenler, bal, deri, kürk, canlı hayvandır. KRAL YOLU. Batı Anadolu'dan başlayıp, Mezopotamya'ya kadar uzanan yola "Kral Yolu" denir.
Cevap İpek Yolu ve Baharat Yolu Asya’dan başlayarak Avrupa içlerine e hatta İngiltere’ye kadar uzanmaktaydı. Coğrafi keşifler başlayana kadar bu iki yola hakim olan ülke ekonomik olarak ticareti elinde bulundurduğu için gelişir ve kalkın nerede bu ekonomik gücü elde tutmak için birçok devlet arasında çekişme sebep olmuştur.
Duraklama dönemi siyasi olayları, Antlaşma ve Savaşlar,Karlofça Antlaşması, Haçova Savaşı, İran ile yapılan antlaşmalar Puan Hesaplama (Yeni) KPSS Puan Hesaplama 2022
YolunSarıhacılar - Belenalan arasında kalan etabı ise 1 km dir. Yürüyüş Yolu işaretlenmiştir ve yürüyüşler yapılmaktadır. Yaklaşık 800 yıllık bir tarihe sahip olan köyün İpek Yolunu korumak için yapılan bekçi evlerinin çoğalması ile oluştuğu, 1800 lü yıllarda 170 haneye sahip olduğu bilinmektedir
İpekyolu güzergâhında her devlet önemli bir stratejik konuma sahip olmakla birlikte, burada Türkiye’nin yerinin istisnai olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye, bir anlamda İpekyolu (Kuşak-Yol) Projesi’nin kalpgâhını/merkezini oluşturmaktadır. Dikkatinizi çekmiştir; Türkiye son dönemde yoğun bir alt yapı faaliyeti
SNML. Bu başlık oldukça önemli! Eğer mevzuya jeopolitik-stratejik açıdan bakarsanız o zaman günümüzde yaşanan ve dünyayı üçüncü büyük bir savaşa her geçen gün daha da iten oyunun arka planındaki en büyük hedeflerden birini de görebilirsiniz. Zira, İpekyolu projesinin güzergâhının kendisi bile başlı başına “Dünya Adası” olarak adlandırılan “Avrupa-Asya-Afrika merkezli” son krizlerin-savaşların niçin çıkarıldığı, tüm dengelerin nasıl bir değişim sürecine girdiği ve uluslararası sistemin neden çok kutupluluğa doğru hızlı bir seyir izlediği hususunda bir fikir vermekte. Nasıl mı? Burada hiç kuşkusuz Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve on yıl sonra gerçekleşen iki önemli hadise birer kırılma noktası olarak karşımıza çıkıyor. Bu hadiselerden ilki 15 Haziran 2001’de kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü ŞİÖ, diğeri ise bu teşkilatın kuruluşundan üç ay sonra gerçekleşen 11 Eylül hadisesidir. Biri, diğerinin gayri meşru sonucudur. Asıl Hedef İpekyolu Güzergâhlarıdır! Başta çok kutuplu bir dünya olmak üzere, ŞİÖ’nün hedeflerine, üye-gözlemci devletler ile birlikte diyalog ortaklarına ve bunların İpekyolu güzergahlarının nerelerinde yer aldığına dikkatlice baktığınızda fotoğraf daha bir netlik kazanmaktadır. Zira 11 Eylül’ün ve bu kapsamda ABD’nin niçin terörizm ile savaşı gerekçe göstererek doğrudan doğruya önce Afganistan’ı işgal ettiği, ardından da hiç vakit kaybetmeden Orta Asya Devletlerinde üs açtığı Kırgızistan’da Manas, Özbekistan’da K2 olarak da adlandırılan Karşi-Hanabad, sonrasında da Büyük Ortadoğu Projesi BOP’ni uygulamaya sokarak Irak işgali üzerinden tüm coğrafyayı istikrarsızlaştırdığı daha net anlaşılmaktadır. Anlaşılan mevzu sadece bununla da sınırlı değildir. Kriz haritası çok daha büyük bir coğrafyayı kapsamaktadır ve BOP bunun merkez alanını içeren bir parçasıdır. Nitekim 11 Eylül sonrası süreçte patlak veren krizler haritasına bakıldığında 1 Kuzey ve Doğu Afrika ağırlıklı olmak üzere bu kıtayı büyük ölçüde etkileyen darbeler, iç savaşlar ve terör eylemleri; 2 Suriye ve Libya’yı bir enkaza dönüştüren, Mısır’ı Camp-David eksenine döndüren Arap Baharı; 3 Somalili deniz korsanları hadisesi ve NATO’nun orada görev almaya başlaması; 4 Yemen iç savaşı; 5 Katar-Suudi Arabistan krizi üzerinden İslam Jeopolitiği’ne yönelik yeni bir cephenin açılması; 6 “İslam İç Savaşı”nda İran’a karşı Suudi Arabistan’ın ön plana çıkartılması; 7 İran’ın terörist bir devlet olarak ilan edilip, hedef alınması ve akabinde PJAK ve IŞİD/DEAŞ terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi; 8 Türkiye üzerinde artan baskılar, Türk ve İran yakın çevrelerinde devlet inşa süreçleri vb. gelişmeler ilk etapta dikkatleri çekmektedir. Bu gelişmelerin dışında Çin’i önce çevreleme ve eş zamanlı olarak sıcak bir savaşa çekmeyi hedefleyen Uzak Doğu ve Güney Asya merkezli son gelişmelerin; örneğin, Myanmar krizinin niçin bir anda dünya gündemine oturduğu ve Kuzey Kore krizinin tırmandırıldığı da daha bir anlam kazanmaktadır. Çin, kuşkusuz bunun farkında ve anlaşıldığı kadarıyla tedbirini sadece kara bağlamında değil, denizlerde de almaya başlamış bulunuyor. Örnek mi? Karada ŞİÖ ağırlıklı giden Çin, denizaşırı bir ülkede ilk askeri üssünü açıyor. Bu çerçevede Çin ordu personelini taşıyan gemiler Zhanjiang kentinden Afrika Boynuzu’nda Etiyopya, Eritre, Somali ile komşu olan ve Kızıldeniz’in güney girişinde stratejik bir konumda yer Cibuti’ye doğru yola çıkmış bulunuyor. ABD ve Almanya merkezli Avrupa Birliği AB arasındaki ayrışmanın ve hatta Ukrayna-Kırım krizlerinin de niçin ortaya çıktığı söz konusu güzergâhlara bakıldığında açıkça görülecektir. Bu noktada İpekyolu projesi Doğu-Batı arasındaki güç mücadelesinin bir diğer adı olarak karşımıza çıkarken; diğer taraftan Batı’nın kendi içerisindeki hesaplaşmasında da önemli bir adresi niteliğindedir. Bu kapsamda ABD/Batı; kaybetmenin beraberinde ne tür sonuçlara yol açacağını üç aşağı beş yukarı tarihsel tecrübeleri ile öngördüğünden dolayı kirli yöntemlerine bir kez daha açıktan başvurmaktadır. Nitekim düne kadar alttan alta operasyonlar çeken, vekâleten savaşlar yürüten ABD/Batı artık doğrudan savaş yöntemine geçmiş bulunuyor. Zira denizlere dayalı hegemonyasını ve rekabet gücünü önemli ölçüde kaybetmiş durumdadır. Yeni İpek Yolu’nun devreye girmesiyle birlikte inisiyatif kara güçlerine, Avrasya’ya bir kez daha geçecektir. İpekyolu’ndaki Merkez Ülke… İpekyolu güzergâhında her devlet önemli bir stratejik konuma sahip olmakla birlikte, burada Türkiye’nin yerinin istisnai olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye, bir anlamda İpekyolu Kuşak-Yol Projesi’nin kalpgâhını/merkezini oluşturmaktadır. Dikkatinizi çekmiştir; Türkiye son dönemde yoğun bir alt yapı faaliyeti içerisinde. Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli, Çanakkale Boğazı 1915 Köprüsü, 3. Havalimanı gibi son dönemin dikkat çeken mega yatırımlar teker teker gerçekleştiriliyor. Tüm taraflar bunun farkında. Nitekim bu faaliyetler bir takım çevreler tarafından sabote edilmeye çalışılıyor. Türkiye olmadan bu projenin final yapması mümkün değil. Türkiye’nin tercihi, bu bağlamda sadece projenin geleceğini değil, proje ile birlikte Yeni Dünya Düzeni’nin adını da büyük ölçüde belirleyecektir. İşte bu hayati öneminden dolayı Türkiye hedef konumundadır. Bu husus ilerleyen günlerde irdelemeye devam edeceğiz… Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi BÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi ASAM’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün SDE Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi USGAM’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi YTSAM Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi GAZİSAM Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 Ankara Radyosu “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde LAMER de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi ANKASAM Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.
İpek yolu tarihte bilinen en önemli ticaret yollarından biridir ve hatta en önemlisidir. İpek yolunun bu kadar önemli yapan durum ise üzerinde taşınan malların ve kültürlerin çeşitliliğidir. Toplumlar bu zenginlik içeren ipek yoluna hakim olabilmek için yüzyıllar boyu savaşmışlardır. Peki ipek yolu üzerinde ve ipek yolu için savaşan devletler, topluluklar hangileridir? İpek yolunda mücadele eden devletler dendiği zaman bu liste oldukça uzun olur. Biz ise bu yazımızda ipek yolu için verilen önemli mücadeleleri ele alacağız. İpek yolu dendiği zaman Çin’den Avrupa’ya uzanan tek yol akıllara gelse de aslında iki adet yol olduğundan söz edilebilir. Yollardan biri Doğu Akdeniz’i Orta Asya’ya bağlarken, diğeri ise Orta Asya’yı Çin’e bağlamaktaydı. Bu yol ayrıca sadece kara üzerinden ilerleyen bir yol da olmamaktaydı. Güzergah içerisinde deniz yolu kullanılan rotalarda bulunmaktaydı. Kimi zaman Akdeniz üzerinde sefer yapan gemilerin, kimi zaman Pasifik üzerinden Japonya’ya da mal taşıdığı bilinmektedir. Bu çeşitli rotalar ve taşıma şekilleri düşünüldüğünde ipek yolu sadece bir ticaret yolu değildir. İpek yolu çoğu tarihçi tarafından ticaret ve kültür ağı olarak da adlandırılmaktadır. İpek Yolunda Mücadele ve Türk Hakimiyeti Bu gelişmiş ticaret ve kültür ağı dönemin güçlü devletlerinin epeyce ilgisini çekmekteydi. Bu ilginin sebebi ise ipek yolunun sağlamış olduğu ekonomik faydalardı. İpek yolunun ilk hakimiyeti ikinci yüzyıl tarihlerinde Hun Türklerinin elinde bulunmaktaydı. Bu kontrole son vermek isteyen Çin Hükümdarı Vu di, bu isteğine 140 yıllarında adamlarının sunduğu detaylı raporlar sayesinde Hunların Gobi Çölü taraflarına çekilmesini sağlayarak kontrolün yeniden Çinlilerde olmasını sağlamıştı. Bir kaç yüzyıl Çin’in hakimiyetinde geçtikten sonra ipek yoluna ve Çin’in bazı bölgelerine Tabgaç Türkleri hakim olmuştu. Tabgaçlar asimile olduktan sonra ise hakimiyet yeniden Çinlilere geçmiştir. Göktürkler 500 yıllarında bölgeye hakimiyet kurarak ipek yolunda hakimiyeti ele geçirmişlerdir. Bu hakimiyet ile de kendilerine “İpek İmparatorluğu” denmeye başlanmıştır. Göktürklerin hakim olduğu ipek ticareti için en önemli talep batıda Roma İmparatorluğundan gelmekteydi. Roma ile İran’da kurulan Part ve Sasani devletleri arasında mücadeleler sürekli bir biçimde devam etmekteydi. Part ve Sasani devletleri Roma’yı ekonomik anlamda zayıflığa uğratabilmek için de bu ticaret ağına hükmetmek istemekteydi. Bu sebep ile Göktürkler ipek yolu için Roma ile ittifak yapıp İran devletleriyle savaşmaktaydı. İran devletlerine karşı galip gelen Göktürkler de batıya Roma’ya giden yolu canlandırmak istemişlerdir. İpek Yolunun Yeni Hakimi Moğollar Göktürk Devleti yıkıldıktan sonraları ipek yolu ticaretinin yapıldığı bölge Hazarların hakimiyetine geçmiştir. Rusların saldırılarına karşı zayıflayan Hazarlar da bölgede kalıcı hakimiyet kuramamışlardır. Hazarlardan sonra bir müddet Uygurlar at ve ipek takaslayarak bölgede aktif olsalar da asıl hakimiyet Uygurlardan sonra Moğolların eline geçmişti. Cengiz Han’ın ölümünden bölünen Moğollar arasında Karadeniz ve Rusya coğrafyasının hakimi İlhanlılar ve Altın Orda devleti arasında bölge hakimiyeti için mücadeleler başlar. Moğollar dağıtıldıktan sonra kurulan Çağatay hanlığının da dağılmasından sonra kurulan Timur devletinin amacı da Azerbaycan toprakları üzerinde üretilen ipeğe ait ticarete hakim olmaktır. Emir Timur bu amaç ile Azerbaycan topraklarını hedeflemiştir. Osmanlı devleti döneminde ise Bursa ipek üretiminin önemli bir kentidir. Yıldırım Beyazıt ise Bursa’ya gelen ipeğin gelmiş olduğu ticaret yollarına hükmetmek ister. Osmanlı devletinin de ipek yolu hakimiyeti için ilk mücadeleleri bu dönemde başlar. Yıldırım Beyazıt’ın Timur ile mücadelesinin de sebeplerinden biri budur. İpek Yolunda Yeni Güç Osmanlı Devleti İpek yolunda mücadele eden devletler dendiğinde Osmanlı düşünülmeden olamaz. 2. Kurucu Çelebi Mehmet Amasya Emiri olması vesilesiyle Osmanlı ipek yolunun önemini hep hissetmiştir. Şöyle ki Amasya ipeğin İstanbul ve Bursa’ya gelirken uğradığı ilk duraktır. Fatih Sultan Mehmet ile Osmanlı ipek yoluna doğru genişleyerek ipek yolunda önemli söz sahibi haline gelmiştir. Karadeniz ticaret yolu artık Osmanlı hakimiyetindedir. Ardından Akdeniz’in önemli limanlarından olan Alanya limanı da Osmanlı hakimiyetine girer. Akkoyunlu sultanı Uzun Hasan’ın ipek gümrük kapısı olan Tokat’ı tahribatı sonrası gerçekleşen Otlukbeli savaşı sonrası ipek yolunda Osmanlı hakimiyeti perçinlenmiş olur. Yine ticaret ağı için Osmanlının yapmış olduğu Kırım seferleri ve Kırım zaferleri hakimiyeti perçinleyen başka unsurlar olmuştur. Osmanlı bu dönemlerde Azerbaycan toprakları için İran ile savaşlar yapar. Savaşların amacı ise Azerbaycan’da ipek yoluna hakim olmaktır. Nitekim gerçekleşen savaşlar sonrasında Osmanlı ipek yoluna uzun bir dönem hakim oldu. Osmanlının mutlak hakimiyetinden dolayı devletler tarafından yeni ticaret rotaları aranmaya başlanmıştır. Osmanlının hakimiyeti ve artan vergilerden dolayı arayışa giren devletler Amerika’nın da keşfine sebep olmuşlardır. Amerika’nın keşfi ve Amerika’nın keşfinde Türk etkisi için bu yazımızı inceleyebilirsiniz. AMERİKA’NIN TİCARETİNDE TÜRKLER VE TİCARETİN ÖNEMİ İpek yolu tarihi ve güzergahı için ise bu yazımızı inceleyebilirsiniz. İPEK YOLU TARİHİ VE GÜZERGAHI Kaynak youtube/HANEDANLAR TARİHİ Sabah
Bu yazımızda İpek Yolu nedir? İpek Yolu güzergahı neresidir? Bugün hangi ülke ve şehirlerden geçmektedir? İpek Yolu özellikleri nelerdir? İpek Yolu’nun tarihi önemi nedir? Modern İpek Yolu Projesi hakkında bilgi veriniz. Tarihi İpek Yolu ile Modern İpek Yolu arasındaki önemli farklılıklar nelerdir? sorularını yanıtladık. Bu Yazının İçindeki Başlıklar İpek Yolu Nedir?İpek Yolu Güzergahı Neresidir? İpek Yolu Hangi Ülke ve Şehirlerden Geçmektedir?İpek Yolu Özellikleriİpek Yolu Tarihi ÖnemiKültür ve Teknik AktarımDinlerin YayılmasıHastalıkların yayılmasıModern İpek Yolu Projesi Nedir?Tarihi İpek Yolu ile Modern İpek Yolu Arasındaki Farklılıklar İpek Yolu Nedir? İpek Yolu çinde başlayıp anadoluya kadar uzanan bir dünyaca ünlü ticari yoldur. Milattan yüzyıllar önce Mısırlılar, daha sonra da Romalılar, Çinlilerden ipek satın aldılar. Ulaşım ise, daha sonra İpek Yolu adı verilen güzergahı izleyen kervanlarla sağladılar. İpek endüstrisi, çok eski çağlardan beri birçok milletin hayatında önemli bir yer tutmuştur. Uzak Doğu’dan gelen ipek ve baharat, Batı için, uluslararası ilişkilerde önemli bir rol oynamıştır. İpek Yolu, ayrıca Doğu kültürünün Batıdakiler tarafından tanınmasını sağlamıştır. Doğu’nun ipeği ile baharatının kervanlarla Batıdaki insanlara taşınması, Çin’den Avrupa’ya ulaşan ticaret yollarını oluşturmuştur. Orta Çağda, kervanlar, şimdiki Çin’in Şian kentinden hareket ederek Özbekistan’ın Kaşgar kentine gelirler, burada ikiye ayrılan yollardan ilkini izleyerek Afganistan ovalarından Hazar Denizi’ne, diğeri ile de Karakurum Dağları’nı aşarak İran üzerinden Anadoludan devam ederdi. Anadolu’dan deniz yolu ile Akdeniz ve Karadeniz Tirebolu limanlarından veya Trakya üzerinden kara yolu ile Avrupada son bulurdu. Doğudan batıya doğru gelişen bu ticari harekette daha önceki çağlardan beri kullanılmakta olan bir yol tarafından yararlanılmıştır. Yoğun bir şekilde ipek, porselen, kâğıt, baharat ve değerli taşların taşınmasının yanında kıtalar arasındaki kültür alışverişine de sağlayan bu binlerce kilometre uzunluğundaki kervan yolları zaman içinde İpek Yolu diye adlandırılmıştır. İpek Yolu Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir ticaret yolu olmasından farklı, 2000 yıldan beri bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşımış ve olağanüstü bir tarihsel ve kültürel zenginlik sunmuştur. İpek Yolu’nun Chang’an-Tianshan koridoru 2014’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer almaktadır. İpek Yolu Güzergahı Neresidir? İpek Yolu Hangi Ülke ve Şehirlerden Geçmektedir? İpek Yolu’nun güzergâhı ile ilgili ilk kalıntılar Antik Yunan ve Romalılara dayanmaktadır. Tarım Havzası’nın kuzeyinden geçen kuzey rotayı ünlü tarihçi Heredot 450 yılında ayrıntılı şekilde tarif etmiş, güzergâh merkezlerine de oradaki yerli halkların isimlerini vermiştir. Heredot’un tarifine göre kuzey rotası Don Nehriden başlayarak ilk olarak kuzeye ve hemen sonra Partların bölgesine doğru doğuya ilerlemekte, oradan da Çin’in batısında bulunan Kansu şehrinde son bulan Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki kervan yolu üzerinden geçmektedir. Güney rotasına ilişkin buna benzer bir rota tarifi bulunmamaktadır. Ancak güney rotası yeniden kurgulandığında, rota Mezopotamya’dan başlamaktadır; fakat bu veri kesin olarak değildir. İpek Yolu Anadolu’da Antakya’da başlayıp, Gaziantep’ten geçerek İran ve Afganistan’ın kuzeyinde Pamir Ovası’na kadar geçmektedir. Ayrıca Güneydoğu Bölgesi’nde bulunan Gaziantep ve Malatya’yı geçip, Trakya üzerinden ve Ege kıyılarında İzmir, Karadeniz’de Trabzon ve Sinop, Akdeniz’de ise Alanya ve Antalya gibi önemli limanlar üzerinden Avrupa’ya kadar uzamaktadır. Üçüncü bir yol da Mısır ve Mezopotamya rotalarının birleşmesi ile meydana gelen Narmada Nehrinin Hint Okyanusu’na döküldüğü Hindistan’ın liman kenti Bargyzaga şehrine ulaşan deniz ve kara yollarının birleşimi ile oluşmuştur. İpek Yolu Özellikleri İpek Yolu özelliklerini sayarsak önce geçtiği güzergahlarından başlayalım ve geçtiği güzergahların iklimi veya coğrafi şekillerine bakmamız gerekir. Öncellikle Çin Şian şehrinde başlar bu şehir dört büyük tarihi başkenttir Moğolistan Karakurum şerinde devam eder, Dünya Kültür Hazineleri Alanı Karakurum’da bulunur. Afghanistan Belh şehri ile İpek Yolu devam eder. Bugün Afganistan’ın kuzeyinde merkeze bağlı bir şehirdir ve başkent Mezar-ı Şerif’in 20 km kuzeyinde, Amu Derya’nın yaklaşık 74 km güneyindedir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin doğduğu şehirdir. Afghanistan’dan sonra yol Özbekistan’dan devam eder. Özbekistan, günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerinden biridir ve TÜRKSOY’un üyesidir. Suriye Halep de İpek Yolu üzerinde bulunur. Halep Kalesi’nde çeşitli Mezopotamya devletleri, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Arap hakimiyeti, Emeviler, Abbasiler, Mirdasiler, Ukayliler çok kısa bir süreliğine Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu devirleri yaşanmıştır coğrafi. Diğer bir Ülke ise Türkiye Konya ve İstanbul’dan geçmektedir. İstanbul, Türkiye’de yer alan şehir ve ülkenin 81 ilinden en kalabalık olan ilidir. Konya ise yüz ölçümü en büyük olan Türkiye şehridir. Son uğrak ise İtalya Venedik’tir. Venedik, kuzeydoğu İtalya’da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kurulu olan şehirdir İpek yolu uzunluğu 6000 km’dir. İpek Yolu Tarihi Önemi İpek Yolu’nun tarihi önemini bir kaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz. Kültür ve Teknik Aktarım Teknik alandaki gelişmelerin, kültür ürünlerinin veya ideolojilerin aktarımı, ticari mallara göre daha doğal ve kalıcı olmuştur. Ticari, politik, diplomati nedenler ile gerçekleştirilmiş uzak ticaretin bütün türleri farklı toplumlar arasında kültürel değişimi meydana getirmiştir. Şarkılar, dini düşünceler, felsefi görüşler ve bilimsel bilgiler seyahat edenler yoluyla taşınmış ve güncel kalmıştır. Bunlardan farklı olarak gıda maddelerinin girişi ile tarımsal değişim de gerçekleşmiştir. Kâğıt üretimi ve matbaa gibi kimyasal süreçler, etkili at koşumu ile üzengi gibi önemli buluşlar dünyaya Asya üzerinden yayılmıştır. Dinlerin Yayılması İpek Yolu üzerinde taşınan kalıcı şeylerden biri dinler olmuştur. Örneğin 4. ve 5. yüzyıllarda Kuzey Vey Hanedanlığı döneminde Budizm, kuzey güzergâhı yoluyla Hindistan’dan Çin ve Japonya’ya gelmiştir ve etkisini hala devam etmektedir. Bazı istisnalar haricinde, Hıristiyanlığın Anadolu’da yayılmasında 3. yy. da Sasani İmparatorluğu döneminin başlaması ile mümkün olduğu görülür. Hristiyanlık, Orta ve Doğu Asya’da hiçbir zaman hâkim din olmamasına rağmen, İpek Yolu’nu kullanarak Çin’e kadar dayanmıştır. Hastalıkların yayılması Dinler ve diğer kültürel öğeler gibi hastalıklar ve enfeksiyonlar da İpek Yolu’ndan yayılmıştır. Uzun seyahat edenler, virüslerin ortaya çıktıkları bölgelerden ayrılmasına ve bu virüsler yoluyla ortaya çıkan hastalıkların, bağışıklığı olmayan toplumlarda yayılmasına sebep olmuştur. Bu durum da felaketle sonuçlanan salgınların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İpek Yolu üzerinde hastalıkların yayılmasına verilebilecek iyi bir örnek 14. yüzyılda görülen veba salgınıdır. 1330’lu yıllarda Çin’de ortaya çıkan, kemirgenlerden pireler yoluyla insanlara bulaşan aşırı bulaşıcı olan veba ortaya çıkmıştır. Bu salgın, uzun bir süre sadece Çin’in şehri olan Yunnan’da görülmüştür; fakat 14. yüzyılın başında Moğol orduları yoluyla vebalı pireler Yunnan’dan Çin’in diğer bölgelerine doğru taşınmış ve böylece veba, İpek Yolu boyunca çok hızlı bir şekilde yayılmıştır. Veba, Kafa günümüz Feodosya şehrinden gelen ticaret gemileri ile Kırım Yarımadası yanından geçerek 1348 yılında Avrupa’ya da ulaşmıştır. Asya’dan Avrupa’ya kadar etkili olan ve Avrupa nüfusunun yaklaşık üçte birinin hayatını kaybettiği veba ortaya çıkmıştır. Bu salgın, Ortadoğu, Hindistan ve Çin’de 75 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. Özellikle kürk ihracatı vebanın hızlanmasına neden olmuştur. İpek, Batı için İpek Yolu üzerinde taşınan sıra dışı, alışılmadık maddedir ve bu madde yola da adını vermiştir. Ancak, yol üzerinde başka mallar da taşınıp takas edildiğinden dolayı , bu kavram ticaret gerçekliğinden uzaktır. Çin’e doğru yol alan kervanlar altın, değerli taş ve cam ve benzeri maddeleride taşımışlardır. Modern İpek Yolu Projesi Nedir? 2049 yılında bitirmesi planladığı modern İpek Yolu konseptini ifade etmektedir. Proje kapsamında güvenlik anlaşması Blackwater’ın kurucusu Erik Prince’in sahibi olduğu Frontier Services Group adlı şirketi ile imzalanmıştır. Şi Cinping ilk olarak, 2013 yılı Eylül ayında Kazakistan’ın Nazarbayev Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, İpek Yolu ülkeleri arasında İpek Yolu Ekonomik Kuşağı oluşturulmasından bahsetmiştir. Daha sonra, Kasım ayında Endonezya parlamentosunda yaptığı konuşmada ise Güney Asya ülkeleri ile birlikte 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nu yeninden oluşturmanın gerektiğini belirtilmiştir. Bu iki girişim, Çin tarafınca daha sonra Bir Kuşak, Bir Yol olarak adlandırılmıştır. Burada İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, “Yol” ise 21. Yüzyıldaki Deniz İpek Yolu’nu ifade etmektedir. Projede ulaşım ağları, enerji ağları ve telekomünikasyon yoluyla uluslararası entegrasyon hedeflenmektedir. Proje; 69 üye ülke, dünya GSMH’nın %42’si, dünya nüfusunun %64’i, karaların %40’ı, bilinen enerjinin %75’ini kapsamaktadır. Çin 30-35 yılda projeyi tamamlayarak kuruluşunun 100. yılana 2049 yetiştirmeye çalışmaktadır. Çin projeyi 2013 yılında gündeme getirse de daha önce hazırlıklara başlamıştır. Modern İpek Yolu olarak da anılan girişimin kara ayağını oluşturan İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ile Çin’den, Kazakistan ve Moğolistan’dan başlayarak Rusya ve İran onun üzerinden Avrupa’ya ulaşacak şekilde demiryolu bağlantıları oluşturulması ve bölge ülkeleri ile ticareti artırıcı ve kolaylaştırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi tahmin edilmektedir. Bu şekilde, Çin’in az gelişmiş iç bölgelerinin de kalkınmasına katkı sağlanması beklenmektedir. Girişimin deniz ayağını oluşturan 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nda ise Çin’in, Pakistan ve Bangladeş üzerinden oluşturacağı demir yolları ve boru hatları ile Umman Denizi’ne ve Bengal Körfezi’ne açılan limanlara bağlantı kurması tahmin edilmektedir. Bu şekilde Çin, Malaka Boğazı’na alternatif yaratarak arz ve tedarik güvenliğini artırması öngörülmektedir. Tarihi İpek Yolu ile Modern İpek Yolu Arasındaki Farklılıklar İpek Yolu ile modern ipek yolu farkları saymak gerekirse bunlaradan biri güzergahtır. İpek Yolu üçe ayrılırken modern İpek Yolu ise ikiye ayrıldığı söylenebilir. İpek Yolu sadece ticaret amaçlı oluşmuş bir yoldur ama Modern İpek Yolu buna aksine doğal gaz hattı ve petrol hattı geçmek amacı gütmüştür. Modern İpek Yolu’nun ilk yolu biraz daha İpek Yolu’na benzerken diğer yolunun ise çok birbirinden farklı olduğunu görüyoruz. Modern İpek Yolu bir Çin projesi iken İpek Yolu ise tarihler boyunca bir sürü ülkenin elinde bulunmuş ta ki Coğrafi Keşifler başlayana kadar. İpek Yolu kültürel akım veya hastalıkların buluşması ve savaşlar gibi önemli olaylar ile tarihe yön vermişken modern İpek Yolu’nda çok da tarihi değiştirecek bir yol olduğu anlaşılıyor. İpek Yolu’nun ortaya çıkışı planlanmayıp uzun süren bir orataya çıkışı vardır modern İpek Yolu ise planlı ve ne zaman çıkacağı belli bir tarihi olan bir yoldur ve en önemli fark ise zamanlarının birbirinden çok farklı olmasıdır. Not Bu konuyla ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan İpek Yolu Projesi hakkında da bilgi edinebilirsiniz.
Roma İmparatorluğu'nun doruk noktası MS 1. ve 2. yüzyılları arasında yaşanmıştır. Güçlü lejyonlar geniş kara topraklarını güvende tutarken, imparatorluk donanması tarafından "Denizimiz Mare Nostrum" olarak isimlendirilen Akdeniz sularını elinde tutuyordu. Roma'nın bir daha yaşayamayacağı bu barış dönemi, arkasından nüfus artışını getirdi. Araştırmacılara göre ilk yüz yıl içinde nüfus iki kat artarak 130 milyona ulaşmıştı. Yani o dönem dünyadaki her dört kişiden 1'i Roma vatandaşlarına her türlü olanağı sağlamak için Doğu ülkelerine ticaret yolları kurdu ve bunları zamanla kollara ayırdı. Akdeniz bölgesine özgü tüketim ürünleri ve gıdalar Çin ve Hindistan'a satılıyor, onlardan da başta ipek olmak üzere tarçın ve biber gibi ürünler alınıyordu. Roma'nın Doğu ülkeleriyle olan ticareti asırlar boyu sürerken, kültürel ve diplomatik ilişkiler olabildiğince güven zeminine oturmuştu. Fakat Roma İmparatorluğu'nun adım adım zayıflaması ve özellikle 7. yüzyılda başlayan Arap istilaları sonrası Mısır'ın kaybedilmesi, Roma'nın Doğu ticaretine son ticareti İmparatorluk öncesinde Doğu ticaretiGerçekte Akdeniz bölgesinin Doğu ile yaptığı deniz ticareti Roma'dan da daha eski bir geçmişe gidiyor. 3000'li yıllarda Mısır gemileri, o dönem Kızıldeniz kıyısına kendileri için değerli olan tütsü satın almak giderdi. Çünkü tütsü hem dini etkinliklerde hem de ölü bedenleri mumyalarken kullanılan bir malzemeydi. Daha sonra firavunlar, Mısır ticaret gemileri için Mısır'ın Kızıldeniz şeridine bir liman inşa ettiler. Antik belgelere göre, Kraliçe Hatşepsut kendileri için uzak ve mitolojik bir yanı olan "Punt" ülkesine Somali birkaç gemi yollamıştır. Mısır'ın bu Afrika yolculuğu kesin olarak sonuç vermiş ve Mısır'a altın, fildişi ve buhur gibi maddeler toplumu da Doğu topraklarının zenginliğine karşı koymaya çalışmamıştı. Aynı şekilde büyük komutan Büyük İskender ve sonra gelenler de aynı şekilde hareket edecekti. Mısır'ın yönetimini ele geçiren Ptolemaios hanedanı da Kızıldeniz'deki limanları tekrar kurmuş ve bu noktayı Afrika fillerinin sevk noktası olarak belirlemiştir. Bu hazır sistem Roma İmparatorluğu'nun Doğu ülkeleriyle olan işbirliğini kolaylaştıracaktı. Tarihçi Strabon'a göre, 118 yılında Ptolemaioslar, denizde boğulmak üzere olan bir Hint denizcisini kurtararak Hindistan ticaretini başlatmışlardı. Fakat Doğu ile olan ticaret her zaman bir noktada sınırlı bırakılmıştır. O dönemlerde büyük denizlerde yol almak hem ölümcül hem de karlılık açısından Ptolemaios Mısır'ı yüzünden ilgi çekici Mısır'da yönetimi ele geçiriyorBu sınırlı ticari ilişkiler Roma ile beraber tamamen değişti. 30'da Octavian Octavianus ve daha sonra Augustus, Mısır'ı ele geçirerek kendi toprağı haline getirdi. Diğer yandan Doğu ile aralarındaki deniz yoluna özellikle yakın ilgi gösterdi. Hatta tüccarların ilgisini çekmek için Ptolemaios zamanındaki bütün sınırlamalara son verdi ve lejyonlardan çöl bölgelerine ulaşım hatları yapmasını istedi. Kısa süre içinde Hindistan'a gitmek çok karlı bir duruma geldi. Yine Strabon'un anlattığına göre, Augustus liderliğinde Hindistan ticaretindeki gemi sayısı 6 kart artarak 120'nin üzerine ulaşmıştı. Kısa süre içinde sıra dışı doğu malları ve yiyecekleri, Akdeniz insanlarını bağımlı hale getirecekti. Varlıklı Roma sınıfı başta pahalı kumaşlar olmak üzere mücevher ve elbette kölelere sahip olmaya Roma'yı Akdeniz gücü yapan Roma deniz muharebeleriRoma ve Doğu arasındaki ticaret yolu kalıcı hale getirildi. Bu sayede diplomatik temaslar sıklaşacaktı. Tarihçi Florus, Hindistanlıların Roma ile ittifak müzakerelerini başlatması için elçiler gönderdiğini söyler. Elbette bu ittifak çok etkili olamazdı. Çünkü aradaki mesafe çok uzaktı. Fakat Augustus o dönemde Roma İmparatorluğu'nun doğumunu başlatacaktı ve bu ilişkiler sayesinde bazı fırsatları kolladı. Çünkü Doğu elçilerinin Augustus'u ziyaret etmesi, Augustus'un İmparatorluk iddiasına meşru bir zemin kazandırıyordu. Hatta bu durum Vergilius'un Aeneis eserinde geçen, "Imperium sine fine Sonu olmayan imparatorluk" benzetmesine de adeta bir gerçeklik Hindistan'a yelken açmasıRoma'nın Doğu'daki ticari ilişkileriyle ilgili temel kaynak Periplus Maris Erythraei Periplus of the Erythraean Sea'dir. Bu seyir kılavuzu 50 yılında kaydedilmiş ve Kızıldeniz ve ötesine gidilen mesafeleri detaylı şekilde not almıştır. Ana limanların ve geçiş noktalarının listesi, bunlar arasındaki uzaklıklar, ne kadar sürdüğü ve yapılan yolculuğun amacı bu defterde yer almaktadır. Örneğin gemilerin İtalya'daki ana limanlar olan Ostia ve Puteoli'den İskenderiye'ye ulaşması tam 20 gün sürmüştür. Limandaki mallar 18-21 gün geçtikten sonra Kızıldeniz'deki Berenike ve Myos Hormos limanına getiriliyor. Burada izlenen rota Nil nehri ya da develerin kullanıldığı karayolu limanlarındaki mallar Afrika ve Hindistan'a doğru başlayacak yolculuk için gemilere aktarılırdı. Bal-el Mendeb'den geçen gemiler gideceği yerlere göre ayrı yönlere dağılıyordu. Örneğin Afrika limanlarına gidilecekse Afrika Boynuzu'nun çevresini dolaşmak ve daha sonra rotanın güneye döndürülmesi gerekiyor. Gemi Hindistan'a gitmek istiyorsa Arabistan'ın güneyindeki Aden ve Qana limanlarına yönünü belirlemeliydi. Kıyı şeridindeki durgun sulardan uzaklaşan gemiler, yazın muson rüzgarlarını arkalarına alarak Hindistan'a ticaret gemilerinin Hindistan topraklarını görmesi, iki haftası açık denizlerdeki boğuşmalar olmak üzere 2 ay 10 gün sürmüştü. İlk varılan liman Barbaricum olmuştu günümüzde Karaçi, Pakistan. Burası Çin ipeği, Afgan lapis lazuli taşı, diğer değerli eşyalar ve lüks keten gibi mallar için geçiş depolama noktası ise Malabar Sahili'ndeki karabiber ve malabatrumu ile ünlü zengin baharat ambarı Muziris'ti. Son olarak, Roma gemileri rotanın en güney ucundaki Taprobane adasına günümüzde Sri Lanka ulaştı. Burası Güneydoğu Asya ve Çin ticaretinin transit limanıydı. Romalıların bu yolculuğu tam 1 sene Çin bağlantısıRoma gemileri 200'lerin ortalarında Vietnam'a geldi ve 166'da ilk Roma elçisi Çin'e gelecekti. O yüzyılda Han hanedanın egemenliğinde olan Çin Roma için önemli bir ticari partnerdi. Çin'in en önemli ihracatı olan ipek, Romalılar arasında çılgınlar gibi seviliyordu. Halk arasında Çin'in ismi Seres yani İpek Krallığı olarak değiştirilmişti. Roma Cumhuriyeti yıllarında ipek çok nadirdi. O kadar nadirdi ki, tarihçi Florus şöyle ifade ediyor;Carrhae Muharebesi yaşanırken Part ordusunun ipekten yapılmış sancakları, Marcus Licinius Crassus'un askerlerini hayran kumaşının Roma'da iyice yaygınlaşması 2. yüzyılda gerçekleşti. Çok pahalı olmasına rağmen farklı sınıftan her insan ulaşmak istiyordu. Bu pahalı mal öylesine aranan bir şeydi ki, yazar Yaşlı Plinius'a göre Roma ekonomisini borçlandıran şey herkesin ipek almak için maddi durumlarını zorlaması Yaşlı Plinius'un tepkisi abartı barındırıyor olabilir. Yine de doğu ile 200 yıl boyunca süren bu ticaret, Roma İmparatorluğu'ndan bir miktar servetin dışarıya çıkmasına neden olmuştur. Bunun başlıca nedeni ise şüphesiz ipek ticaretiydi. Yapılan ticaretin ölçeği Hindistan'ın güneyinde bulunan Roma sikkeleriyle de anlaşılıyor. Diğer yandan Vietnam ve Çin'de daha az sayıda sikkeler ele geçirildi. Bu da bize bölgedeki etnik grup olan Tamilli tüccarların imparatorluklar arasındaki aracılıklarını büyük oranda başka bir önemli parçası Fransa'daki Madrague de Giens civarında bulunan büyük Roma kargo gemisinde bulundu. Bu gemi 40 metre uzunluğundaydı. Yaklaşık 400 ton ağırlığıyla 5000 ila 8000 arası amfora Antik dönemlere has bir çömlek taşıyabileceği tespit edildi. Bu enkaz Akdeniz'in batı sularında bulunsa da, burada öğrendiğimiz şey, Roma'nın okyanus ortamına uygun gemileri inşa edebilecek teknolojiye ulaşmış Doğu ile ticaretinin sonlanmasıRoma'nın Hindistan ve Çin'e giden rotası, elbette Doğu ticaretinin tek yolu değildi. Fakat en ucuz ve en sorunsuz rota olduğu da kesindi. Çünkü İpek Yolu kara yolunun büyük bölümü Roma'nın kontrol edebileceği bir yer değildi. En önemlisi Romalılar Part ve Palmira ile yaptıkları alışverişlerde gümrük vergisine tabi tutuluyordu. 300'lü yılların sonunda İmparator Aurelianus Palmira'yı ele geçirdiğinde işler biraz daha değişti. Böylece İpek Yolu'nun en batısı Roma'nın kontrolünde olacaktı. Fakat bölgede Sasani gücünün ortaya çıkışıyla başlayan savaşlar, kara yolu ticaretini zorlaştıracaktı. Aynı şekilde Basra Körfezi'de Roma İmparatorluğu'nun kontrol edemediği bir güzergah düşünüldüğünde Roma'nın tek şansı vardı; Kızıldeniz ve Hint sularından geçen deniz yolu. Gemiler zamanla azalsa da seferler sürdürüldü. 6. yüzyılda yaşamış bir tüccar olan Cosmas Indicopleustes'in "Hristiyan Topografyası" adlı çalışmasında, Hindistan ve Taprobane limanına yaptığı yolculuk her noktasına kadar anlatılıyor. Aynı yıllarda Romalılar İstanbul Konstantinopolis'a ipek böceği yumurtasını kaçak yollardan getirerek önemli bir hamle yapmış ve Avrupa kıtasında ipek kumaşı üstünde tekel olmuştur. Yine de Doğu hala çekiciliğini şeyin üstünden çok zaman geçmiş ve bazı sorunlar bir şekilde çözülürken, 7. yüzyılın ortalarında İslam orduları bir anda Mısır'ı ele geçirdi. Roma'nın Hindistan ve Çin ile 670 yıldır devam eden ticareti sona erecekti. Fakat 15. yüzyılda Osmanlı Türkleri Doğu'ya giden ticareti engellediğinde, Avrupalıların Keşifler Çağı'nı başlatmasına neden oldu. Çünkü Hindistan'a giden ticaret yolu yeniden açılacaktı.
ipek yolu için yapılan savaşlar